menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sinirler neden gergin?

17 23
18.02.2024

Felaketler zincirine her gün yeni bir felaket ekleniyor. “Doğal” dediklerine bakmayın hiç birisi doğal değildir, insan marifetidir; çapı ve etkisi giderek büyüyor, baş edilemez hale geliyor. Kanıksamamız, alışmamız istenen yıkıma, kırıma, kadınlara, çocuklara yönelen saldırılara, cinayetlere, çağdışı ilkelliklerin meşrulaştırılması ekleniyor. Sokakların güvenli olmadığı söylenir oldu. Eskiden değeri olsun olmasın gazetelerin 3. sayfalarında sosyete –şimdi “fenomen” mi diyorlar– magazini arasında yer bulan haberler artık birinci sayfaların manşetidir. Bu son yılların Covid pandemisi ile zirveye çıkan, depremle kalıcılaşan, son siyanür tehdidi ile yürek yakan sıkıntıyı anlatmak için sanırım “sinirler gergin” en uygun sözdür.

Peki, bu gerilen sinirlerin bir sahibi yok mu? Aslında yanıtı en kolay soru budur. Siyasetten başlayın ve yukarı doğru çıkın; sermaye düzenini, her gecen yıl öz bunalımına çözüm bulmakta zorlanan, birbirini izleyen krizlerin yükünü halk kitlelerine yüklemekten başka çıkışı olmayan kapitalizmdir gerilen sinirlerin sahibi. Kolayca ve belki de “eski hikâye, şematik, ideolojik boş laf” diyenler ya da cahil bir toprakbilimci gibi “kapitalizm sömürmez, altın aramanın nesi kötü, maden aramayalım mı yani” diyerek gevrek gevrek gülenler olabilir. Olsun, hikâye, kökeni eski olmakla birlikte eski değildir, yeni zamanların, son yüzyılın ilk çeyreğinin, altın arayan şirketlerin siyanür yüklü dağlarını üstümüze yıktığı sistemin “altın altın!” diye insanı yok etmeyi göze alan kapitalist çaresizliğin, edepsizliğin sonu kötü bitecek hikâyesidir. Çaresi de içinde gizlidir.

Sistem çaresiz ya biz?

İçinde ne var? İçinde çaresiz sistemin çırpınışları var. Dışarı taşmasın; gizli, sırlı kalsın; gizlenemiyorsa, görüneni din iman elde ne varsa, bin derenin suyuyla ehlileştirme çabası var. Bunun için bütün eylemini daha fazla kâra odaklamış, kârın düşme eğiliminden korkuya kapılan, bu nedenle de her şeyi yakıp yıkmaya endeksli mafya çaresizliğini ve bu çaresizliğin vahşete dönüşen saldırganlığını görmemiz gerekiyor.

İklim krizinden başlayalım. Kapitalizm bu büyük suçun sorumlusu olarak kendini gizleyebilmek için elinden geleni yapıyor. Ama aynı zamanda çevreyi kirletmekten vazgeçemeyeceğini de ilan ediyor. Demagojik söylemi şöyledir: “Tamam inkâr etmiyoruz böyle bir sorunumuz var, ama zaman içinde biz, yalnız biz bu sorunu çözeriz, çözüm için sistemi sorgulamak anlamsızdır.” Biz de diyoruz ki, hayır siz bu sorunu çözemezsiniz, çünkü çözüm sizin varlık nedenlerinizi........

© Birgün


Get it on Google Play