Konteyner kentte çocuk festivali
Sağlık sorunlarına bağlı gündemim dolayısıyla yazılarıma bir süre ara vermek zorunda kaldım. Paylaştığım içeriklere ilgisini esirgemeyen okurlara anlayışları için teşekkür ederim. 2023 yılını geride bırakıyoruz. Sarsıcı bir yıldı. Özellikle güney ve güneydoğu bölgemizi etkileyen 6 Şubat depremi yüzbinlerce insanı hayattan kopardı, yapıları ve ruhları enkaza çevirdi. İlk günden bu yana yaraları sarmaya çalışan sivil inisiyatifleri destekleme gayretinde oldum. Yeni yıl yaklaşırken de Goethe-Institut davetiyle bölgedeki normalleşmeye katkı sağlamayı hedefleyen Hatay Çocuk Festivali’ne katıldım. İhtiyaç Haritası Platformu, Tarabya Kültür Akademisi ve Çocuk ve Gençlik Yayınları Derneği organizasyonun diğer paydaşlarıydı. İhtiyaç Haritası Hatay Konteyner Yaşam Alanı’nda hayata tutunmaya çalışan 8-14 yaş arası çocuklar ile buluştuk. Sanat disiplinlerinin yaratıcı ve iyileştirici gücünü kullanarak onlarla eğlenceli dakikalar geçirdik. Kısaca özetlemek isterim.
Hatay’a gitmeden önce Goethe-Institut danışmanlarından Dr. Udo Baer atölye yöneticileri ve proje çalışanlarına travma geçmişi olan çocuklara yaklaşımda dikkat edilmesi gerekenlere dair bilgiler verdi. Ebeveyn, eğitmen, öğretmen, kütüphaneci ve deprem bölgesindeki çocuklara eşlik eden diğer meslek gruplarına rehberlik edecek olan kitapçık etkinlikte hazır bulunduruldu.
16 Aralık’ta yeni yaşam alanı içine inşa edilmiş konteyner okulun dersliklerinde eş anlı atölyelerle seslerimiz çocukların cıvıltısına karıştı. Okulun kütüphanesinde çocuklara Şehre Giden Yol adlı resimli kitabımı okudum. İnsanların yaşamını kolaylaştırmak üzere planlanmış bir otoyol ve tünel projesinin sebep ve sonuçlarına bir çocuğun, bir kirpinin ve bir kamyonun gözünden baktık. Geçmek istediğimiz yolları, geçerken görmek istediğimiz doğayı ve canlılığı düşledik. Düşlediklerimizi sözcüklere ve çizgilere döktük. Karanlık anlara ve zamanlara inat çizgilerimizi renklendirdik. Biraz ürkek çokça meraklı gözlerle izlemeye başladıkları etkinliğin sonunda çocukların gözbebeklerinde umut ışığı yakalamak benim için paha biçilmezdi. Çizdikleri resimleri ve yazdıkları notları kataloğa dönüştürüp etkinlik anısı olarak onlara geri göndereceğim.
Depremde öğrencilerini hatta eğitimcilerini kaybeden yine de şehirde kalıp sınırlı sayıda öğrenci ile eğitim faaliyetlerini sürdüren Alan Antakya dans sanatçıları Didem Koban ve Süleyman Demirkol ile tanıştım. 10 ayda yaşadıkları hiç de kolay değildi fakat Antakya sevgisi onlara direnme gücü vermişti, duygularını bedenleriyle deneyimlemelerine katkı sunmak........
© Birgün
visit website