menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Küresel Güneydeki "Z kuşağı" ayaklanmaları neden doğdu, nereye gidiyor?

13 0
24.10.2025

* * *

Kuşak kavramı, bir asır önce Alman bilim insanı Karl Mannheim tarafından "Kuşakların Sosyolojik Sorunu" (1928) adlı makalesinde geliştirilmişti. Mannheim'a göre kuşaklar, bir topluluğun doğduğu dönemle değil, "toplumsal konumuyla" (soziale Lagerung) tanımlanıyordu. Siyasi açıdan, bir kuşak, yeni "kültürel taşıyıcılar" (Kulturträger) -kültürü aktaran bireyler ve kurumlar- aracılığıyla gelenekle yeniden karşılaşmasını sağlayan hızlı ve yıkıcı değişimler yaşadığında ortaya çıkar ve toplumsal değişim için aktif bir güç haline gelir. Bu, II. Dünya Savaşı sonrasında kuşakların bir pazarlama tipolojisi halini almasından (Baby Boomers, X Kuşağı, Y Kuşağı vb.) çok farklıdır. Mannheim, kuşakları toplumsal değişim güçleri olarak görürken, neoliberal kültür onları marka stratejilerinin "segmentlerine" dönüştürmüştür.

Z Kuşağı terimi, And Dağları'ndan Güney Asya'ya kadar uzanan protestoların anlatımlarında dile geldi. Bu protestolarda, toplumsal ilerleme olanaklarının sınırlılığından bıkmış gençler, iflas etmiş sistemi reddetmek üzere sokaklara dökülmüştü. Mannheim'ın teorisinin bazı ögeleri burada devreye giriyor. Emperyalist güçlerin sıklıkla bu protestoları kışkırtmak ve şekillendirmek üzere müdahale ettiği doğru olmakla birlikte bu protestoları yalnızca dış müdahalelerin ürünü olarak görmek yanlış olacaktır. Bu "Z Kuşağı protestolarını" anlamak açısından çözümlenmesi gerekli önemli iç sosyolojik etmenler var. Bu etmenlerin birçoğu, ulusal bağlamda ortaya çıkan ve uluslararası konjonktür tarafından koşullandırılan birbirleriyle örtüşen bir dizi süreçten kaynaklanıyor. Bu bültende, bu gelişmeleri anlamaya başlamak ve belki de ilerici bir doğrultuya sevk edebilmek üzere yedi tez öneriyoruz.

Ortanca yaşın 25 olduğu Küresel Güney'de bir gençlik patlaması var ve bu genç toplumlardaki insanlar kendilerini sert kemer sıkma politikalarının, iklim felaketlerinin ve kalıcı savaşların mağdurları olarak buluyor. Afrika'da ortanca yaş 19; bu diğer tüm kıtalarda olduğundan düşük. Nijer'de ortanca yaş 15,3; Mali'de 15,5; Uganda ve Angola'da 16,5 ve Zambiya'da 17,5.

Küresel Güney'deki gençler işsizlikten bıkmış durumda. Neoliberalizm, devletin kapasitesini zayıflatarak bu sorunun çözümü için elde çok az araç bıraktı (Bangladeş'teki Kota Reformu hareketinde olduğu gibi, devletin istihdam olanakları açması türünden taleplere yol açtı.) Eğitimli, orta sınıf beklentileri olan gençler beklentilerine uygun iş bulamıyor; bu da yapısal işsizliğe ya da beceri uyumsuzluğuna yol açıyor. Sunulan güvencesiz iş türleri için çeşitli deyimler var: Cezayir'de işsizler için Arapça "duvar" karşılığı "hit"ten Fransızca kalıbı içinde yeniden üretilmiş "duvarcı" anlamındaki "hittiste" sözcüğü, duvara yaslanıp iş bekleyen Arap gençleri tanımlamak için duvarı sırtlarında taşıyanlar anlamında kullanlıyor. 1990'larda üniversite sistemi genişletildi ve özelleştirildi; bu da Z Kuşağı'nın büyük bir kesimine -ücreti karşılığında- kapılar açıldığı anlamına geliyordu. Bu gençler orta ve alt-orta sınıfların çocuklarının yanı sıra sosyal merdivenin basamaklarını çıkabilen işçi sınıfı ve küçük çiftçilerin de çocuklarıydı. Z Kuşağı, tarihin en eğitimli kuşağı olmasına karşın, aynı zamanda en borçlu ve en az istihdam edilen kuşağıdır. Özlem ve güvencesizlik arasındaki bu çelişki büyük bir kızgınlığa yol açıyor.

Gençler, onurlu bir yaşam için göç etmek zorunda kalmak istemiyorlar. Nepal'de genç protestocular, ekonomik göçe zorlanmalarına karşı "Nepal'de iş istiyoruz. İş için göç etmek zorunda kalmak istemiyoruz" " sloganı attılar. Bu göçe zorlanma, kişilerin kendi kültürlerinden utanmasına ve toplumlarını şekillendiren mücadeleler tarihinden kopmasına neden oluyor. Dünyada yaklaşık 168 milyon göçmen işçi var. Bunların hepsi bir ülkede yaşasalar, Bangladeş'ten (169 milyon) sonra ve Rusya'nın (144 milyon) önünde, dünyanın dokuzuncu büyük ülkesi olurlardı. Bunlar arasında Körfez ülkelerindeki Nepalli inşaat işçileri ve İspanya'daki And Dağları'ndan ve Fas'tan gelen tarım işçileri de var. Ülkelerindeki hane halkı tüketimini karşılamak için ülkelerine para gönderiyorlar ve 2023'te 857 milyar dolara ulaşan toplam para transferleri çoğu kez, örneğin Meksika'da olduğu şekilde doğrudan yabancı yatırımdan daha yüksek. Toplumsal yerinden edilme, uluslararası emek ayrımcılığı ve eğitim belgelerinin yok sayılması dahil göçmenlere kötü muamele göçün cazibesini neredeyse sıfıra indiriyor.

Büyük tarım işletmeleri ve madencilik şirketleri, küçük çiftçilere ve tarım işçilerine yönelik saldırılarını yoğunlaştırdı. Bu Hindistan'daki çiftçi isyanının tetikleyicisiydi. Kırsal kesimdeki sıkıntılardan bıkmış ve anne-babalarının çoğu kez başarısızlığa uğrayan protestoları nedeniyle radikalleşen bu sınıfların üyesi gençler, iş bulmak üzere önce şehirlere, ardından yurt dışına taşınıyor. Kırsal kesimdeki deneyimlerini şehirlere taşırken genellikle bu protesto hareketlerinin de ana ögesini oluşturuyorlar.

Z kuşağı için iklim değişikliği ve çevresel yıkım soyut bir mesele değil; yerinden edilme ve fiyat şokları yoluyla yaklaşan bir proleterleşme nedeni. Kırsal bölgelerde yaşayanlar, eriyen buzulların, kuraklıkların ve sellerin tam da emperyalist “yeşil” tedarik zincirlerinin lityum, kobalt ve hidroelektrik gibi kaynakları aradığı yerleri vurduğunu görüyorlar. Onlar için iklim felaketinin, gelecek bir yana bugünü kuramamalarının doğrudan nedeni olduğu artık........

© Bianet