Dersim'deki garip kaya
Dersim coğrafyasının ziyaretleri, delileri, sarp kayalıkları, derin vadileri bir de suyu meşhurdur. Bir şeyin meşhur olması, ünlenmesi, giderek daha çok insanın dikkatini çekmeye başlaması o şeyin artık tehlike altında olduğunu da anlatır gibi gelir bana. Artık o şey her neyse, herhangi bir kimsenin kullanımına ve belki de suistimaline açık hale gelmeye başlamıştır. Oysa şeyler de tıpkı insanlar gibi uzunca, bir yığın hikâyeyi peşine takıp atmıştır. O anlatıları söküp alırsanız geriye kalan da herhangi bir şeydir artık.
Suyu şişelediler zaten malum, Neil Smith’in söylediği gibi doğanın üretiminin arkasındaki motivasyon da geçen zaman içinde esaslı bir kapitalist ilkeyle neredeyse birebir benzeşti. Doğanın üretimi meselesindeki dönüşümü aşikâr hale getiren süreç, son sürat metalaşmakta olan doğanın üretimini etkileriyle de birlikte pazarda sunulabilir, alınıp satılabilir hale getirdi. Piyasa içinde piyasa, hesap içinde hesap. Bu hızlı piyasalaşma süreci bir yandan da çoktan metalaşmış olanı kurtarmak adına doğanın yeniden üretimi meselesini de finansallaştırdı. Artık doğadaki hiçbir şey bu kurtarma çabasından mahrum değil neyseki. Kurtarmamız gereken de aynı oyunun kuralları çerçevesinde, bir tür mübadelede, varlığı ile yok oluşu arasındaki incelikte sıkışmış, gergin ve kuşatılmış bir şekilde kurtuluşunu, yok oluşunu bekliyor.
Tekil tekil insanlar söz konusu olduğunda, düşünce vasıtasıyla mekân ve topluluklar yahut bireyler arasındaki ayrımı aşma konusunda birtakım çetin zorluklarla karşılaşıyoruz kuşkusuz; sermaye ve sermaye adına devlet ise bu bütünleştirme işini pratikte, mekânı ve eşitsiz gelişime kararlılık kazandıran mekânsal ölçekleri üreterek, her an gerçekleştirmeye devam ediyor.
Bazen hızlı bazen ağır, bazen geri çekilerek bazen fırsat kollayarak; bazen zayıf bir rıza, bazen silah ile. Doğa ile toplum gibi bizlere miras kalan bir ayrımı, ikiliği de geçersiz kılan kapitalizmin ta kendisidir yani. Hoş bu ayrım her kültürde benzer şiddette yaşanmıyordu, neyseki dünyanın bambaşka coğrafyalarındaki nicemiz de feleğin çemberinden geçiyoruz ya da geçmekteyiz. Doğanın üretimi meselesini gülünç sebeplerle kurulan, desteksizce savrulan ahlâki terimler, etik kaygılar ve dolayımıyla söze gelen........
© Bianet
visit website