menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Dünyanın kökeni” niye sansürlenir ki?

24 1
05.09.2025

Ada'nın tüm plajlarına denize çıplak girmenin yasak olduğunu belirten gıcır gıcır tabelalar dikilmişti. 20 seneyi aşkın bir süredir turistin tatillerini geçirdiği Ege’nin ortasındaki kayalık adada çıplaklık bilhassa hippi döneminin yadigârı olarak uzun yıllar problem teşkil etmemiş, Yunanistan’ın muhafazakârlık hezeyanları tekrar baş gösterince tukaka olmuştu.

Tamam, Yunanca ve İngilizce yazılı tabelalarda çıplaklık dışında malum işaretlerle çadır kurmanın da yasak olduğu belirtiliyor, sahili temiz bırakmak gerektiği de ayrıca hatırlatılıyordu. Nüfusu takriben 500 kişiden oluşan fazlasıyla rüzgârlı adanın küçücük belediyesi sanki yememiş içmemiş, her bir sahilin adının yazılı olduğu, sahile özel tabela üretmeyi bile ihmal etmemişti.

Genel turist güruhunun ismini bile duymadığı adeta lanetli ada komşunun Osmanlı’dan bağımsızlık savaşı sırasında eşine az rastlanan bir cesaret destanı yazmıştı; dolayısıyla her sene yapılan sansasyonel anma töreni dışında, bir avuç kalmış ahalisi tarafından da terk edilmesin diye tahsis edilen muhtelif devlet ödenekleri belli ki adaya nezih bir imaj kazandırmak için hoyratça harcanıyordu.

(Yunanistan halkının Naziler’e karşı gerçekleştirdiği, aslında daha taze mukavemet şahikası diğer destanın kahramanlarını, yani gerilla veya partizan adıyla betimlenenleri layıkıyla anmak hâlâ birilerinin işine gelmediği için daima ikinci planda kalır ya, neyse…)

Derken Ada'nın müdavimi anarşist ruhlu turistin kiraladığı sayfiye evinin manzarasına halel getiren sözkonusu tabelalardan biri günün birinde direğinden koparcasına zedelendi. Fakat malzeme o kadar sağlam, yerleştirme o kadar güçlüydü ki, aşırı rüzgâra rağmen tabela uçup gitmemek için direndikçe sessiz koyda direnen teneke sesinin hâkimiyeti bir Spaghetti Weastern’e evriliyordu.

Derken evin sahibi vaziyetin farkına vardı ve ertesi gün, sabahın köründe belediyenin ilgili yetkili memuru sahile gelip tabelayı biraz yamulmuş olmasına rağmen eskisinden sağlam şekilde tamir etti. Çöp bırakanlara, kampçılara ve bilhassa çıplaklara tüm adada olduğu gibi sözkonusu koyda da fanatik şekilde tahammül edilmemeye devam edilebilecekti.

Aradan birkaç hafta geçtikten sonra küçücük bakkalda iki köylü kadın ve malum turist sohbet ediyorlardı. Kadınlardan 70 yaşını aşmış olan dükkân sahibesi gayet sevecenken, 40’lı yaşlarındaki kıvırcık kızıl saçlı müşteri kadın mevzubahis turiste alakayla yaklaşmakla beraber şüpheciliği de elden bırakmıyordu.

“Dün sahilde çırılçıplak bir adam gördük!” dedi. Yarası olan gocunur lafını doğrularcasına turist dün o koyda olmadığını sölerken çıplağın kendisi olmadığını tipine o anda yakından ve dikkatlice bakarak teyit edebileceğini belirtti. Kadın teatral bir tavır takınarak başını eliyle yana doğru çevirmek suretiyle gözlerini kaçırdı ve sahildeki adamı kastederek, adeta tiksintiyle, “Bakamadım ki!” dedi.

Derken tam o anda rutubet kokulu, küçücük ve karanlık dükkâna Amazon kadınlarını andıran, bu sefer 30’larında bir kadın daha daldı ve “Çıplaklıktan niye o kadar korkuyorsunuz ki?” diye yüksek sesle muhabbete anında müdahale etti. Aslında dahil olduğu konuşma cilveleşme de sayılırdı, fakat boylu poslu kadını kimse durduramıyordu. Buyurgan tavrını sürdürerek “Siz hiç çıplak vücut görmediniz mi?” diye sordu.

Adaya bir süre önce Arnavutluk’tan gelip yerleşmiş bir ailenin kızı olduğu için belli ki adanın riyakâr muhafazakârlarından çok çekmişti ve dedikodularından fazlasıyla muzdaripti.

“Nesi kötü çıplak vücut görmenin?”

Laik devlet sisteminden nasibini alamamış Yunanistan’da her daim ön planda olan dinî otorite temsilcilerinin, aslında çıplaklık ve erotizm hususunda dünyaya misal oluşturmuş nadide coğrafyayı kısırlaştırmaya katkıda bulunduğu kesindi. Acaba Arnavutluk’un daha Kuzey’de ve daha Batı’da olmasının kerametiyle, Miçotakis’in küflü ve paranoyak rejimi altında ezilen Yunanistan tüm dünyadaki trende uygun olarak daha gerici bir memleket haline gelip zihin açıklığı açısından küçük komşusunun gerisinde mi kalmıştı?

İmparatorluğunun son dönemlerinde Osmanlı’nın ise Avrupa’ya göre geride kalmak istemediği kesindi.

Devlet adamı ve diplomat Halil Şerif Paşa erotik tablolar koleksiyonuna bir yenisini katmak üzere Gustave Courbet adlı Fransız ressama sipariş vermiş ve ortaya "Dünyanın Kökeni (L’Origine du monde)" resmi çıkmış. Sereserpe uzanmış bir kadının vulvasını ön plana çıkaran tablonu hala kimliği tartışılan modeli, kimilerine........

© Bianet