Sesleri kesilmiş militan kadınlar
Fransa’nın boyunduruğundan kurtulma sürecinde Cezayirli direnişçiler, kolonyalizme karşı unutulmaz bir destan yazıyorlardı. Aralarında dava için para toplayan, irtibatçılık yapan, eli silah tutan veya bomba yerleştiren kadınların varlığı mücadelenin geniş spektrumunun ispatıydı.
Nitekim sömürgecilikte ısrar eden acımasız iktidar birçoğunu yakalayıp işkence etmiş ve memleketlerinden uzağa, Fransa’da hapishanelere kapatmıştı.
Bir zamanlar işgal ordusunda yer alıp sonradan saf değiştirmiş olan sinemacı Yann Le Masson 1962 yılında cezaevinden yeni çıkmış bir grup kadınla bir araya gelerek sıcağı sıcağına bir belgesel kotarmaya girişmiş.
Ulusal Kurtuluş Cephesi (جبهة التحرير الوطني/FLN) üyesi kadınların yorgun ama gururlu, bazen mutlu ama genelde ciddi duruşları, ağır bir süreçten geçtiklerini ispatlıyordu. Nispeten küçük bir odanın içine dağılmış, aralarında sohbet ediyor, tartışıyor, birbirlerine şefkat gösteriyor, bazen şakalaşıp gülümsüyorlardı.
Kendisi de Cezayir Bağımsızlık Savaşı’nın bir parçası olmuş sinemacı Le Masson ve kamerası, görünürde o güçlü ve güzel kadınları rahatsız edecek unsurlar gibi algılanmıyordu, bıyık altından ufak gülümsemeler dışında…
Fakat esas mesele çekim sonrası ortaya çıkacaktı; ataerkil Müslüman bir toplumda bağımsızlık elde edildikten sonra kadınlar bir kenara atılarak siyasi mücadelenin dışına püskürtülecekti. Onlardan artık beklenen, geleneksel rollerine geri dönüp yeni düzene fazla karışmamalarıydı.
Raphaël Pillosio‘nun imzasını taşıyan “Les mots qu’elles eurent un jour” (The words women spoke one day) adlı belgeselin kendisi, Le Masson’un çekimleri sırasında kadınlar tarafından sarfedilmiş lafların sanki boğazlarında düğümlenmesinin metaforu........
© Bianet
visit website