HAYVAN ÇİFTLİĞİ
Yaz döneminde havaların sıcaklığı, ülkedeki gündemlerin yoğunluğu, piyasadaki pahalılık, mahkemelerde yaşanan olaylar, mahkeme başkanlarının avukatlara soru sordurmaması, 15 Temmuz olaylarındaki cevapsız sorular, merak edilen cevaplar, Ateş suikastı, Ateş’in 15 Temmuz olaylarıyla alakalı mahkemelerin yapması gereken ama ona tevdi edilen dosya ayırma görevleri, canlı olmayan 15 Temmuz anmalarının sönük geçmesi, hatta Fatih Ürek programının bile daha çok reyting aldığı gibi birçok gündemden uzaklaşarak George Orwell’in meşhur “ Hayvan Çiftliği” romanından keyif alacağınız ve de düşüncelere dalacağınız alıntılar paylaşacağım. Bu romanı okumayanlar için de farklı bir fırsat…
İşte yoldaşlar, tüm sorunlarımızın yanıtı burada. Tek bir sözcükte özetlenebilir: İnsan. Tek gerçek düşmanımız insandır. İnsanı ortadan kaldırın, açlığın ve köle gibi çalışmanın temelindeki neden de sonsuza dek silinecektir yeryüzünden.
Koca Reis sözünü sürdürdü:
-Daha fazla bir şey söyleyecek değilim. Yalnız tekrarlamak istediğim bir nokta var: İnsana ve onun başının altından çıkan tüm uğursuzluklara karşı düşmanca davranmanın göreviniz olduğunu hiçbir zaman akıldan çıkarmayın.
Ve duvara bu emirname yazılır.
YEDİ EMİR
İki ayaküstünde yürüyen herkesi düşman bileceksin.
Dört ayaküstünde yürüyen ya da kanatları olan herkesi dost bileceksin.
Hiçbir hayvan giysi giymeyecek.
Hiçbir hayvan yatakta yatmayacak.
Hiçbir hayvan içki içmeyecek.
Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek.
Bütün hayvanlar eşittir.
Ama henüz hayvanlar özgürlüğe alışık değillerdir. Eski adetleri terk etmek de kolay değildir.
Bazı hayvanlar, "Efendimiz" dedikleri Bay Jones'a bağlılığın bir görev olduğundan dem vuruyorlar; bazıları da, "Bay Jones bizi besliyor. O olmasa, açlıktan ölürüz." diyerek bağımsızlığa hazır olamadıklarını gösteriyorlardı.
İşte biri daha:
Mollie "Peki, yeleme gene kurdele takabilecek miyim?" diye sorar.
Snowball, "Bak yoldaş" der ve "Senin onsuz edemediğin kurdele, köleliğin simgesidir. Özgürlüğün kurdelelerden çok daha değerli olduğunu kafan almıyor mu?" diyerek cevap verir.
Domuzlar, doğrudan çalışmıyorlar, öbürlerini yönetiyor ve denetliyorlardı. Üstün bilgileriyle, önderliği üstlenmeleri doğaldı.
Çiftlikteki öteki hayvanların hiçbiri A harfinden öteye geçememiş; koyun, tavuk ve ördek gibi en ahmak hayvanların Yedi Emir'i bir türlü ezberleyemedikleri görülmüştü.
Birgün;
Hayvanlar "Oyunuzu Snowball'a atın, haftada üç gün çalışın!" ve "Oyunuzu Napolyon'a atın, hiç aç kalmayın!" sloganları altında iki gruba ayrılırlar.
Hayvanlardan Snowball sevenlerden biri, "Snowball, ‘Ağıl Savaşı’nda yiğitçe çarpıştı." der fakat
"Yiğitlik yeterli değildir, sadakat ve itaat daha önemlidir." diye karşılığını duyar Squealer’den.
Ve yine içlerinden biri de;
"Napolyon Yoldaş öyle diyorsa öyledir." "Napolyon her zaman haklıdır." sözünü düstur edinir.
İşte tam bu sıralarda domuzlar çiftlik evine taşınırlar, orayı kendilerine mesken edinirler. Hayvanlar bir kez daha böyle bir davranışı yasaklayan bir karar alınmış olduğunu anımsar gibi oldularsa da Squealer onları bir kez daha durumun hiç de böyle olmadığına inandırmayı başarır. Çiftliğin beyinleri olan domuzların sessiz ve sakin bir yerde çalışmalarının kesinlikle gerekli olduğunu söyler. Kaldı ki önderin ( son zamanlarda Napolyon' dan hep "Önder" diye söz eder olmuştu) saygınlığı açısından, basit bir ağıl yerine bir evde yaşamasının daha uygun olduğuna ikna eder.
Bazı hayvanlar, domuzların yemeklerini mutfakta yemekle ve oturma odasını eğlence salonu olarak kullanmakla kalmadıklarını, aynı zamanda yataklarda yattıklarını işittiklerinde epeyce rahatsız olurlar.
Boxer, bu durumu her zamanki gibi, "Napolyon her zaman haklıdır!" diyerek geçiştirir; ama yatakta yatmayı yasaklayan kesin bir yasa olduğunu anımsar gibi olan Clover, büyük samanlığın duvarının önüne gider ve orada yazılı olan Yedi Emir'i okumaya çalışır. Okuyamayınca Muriel'i çağırır.
-Muriel der, "Dördüncü Emir'i oku bakayım bana. Yatakta asla yatılmaması konusunda bir şey diyor mu?"
Yazıyı güçbela okuyabilen Muriel, "Hiçbir hayvan çarşaf serili yatakta yatmayacak yazıyor." der.
Biraz tuhaftır; Clover Dördüncü Emir'de çarşaftan söz edildiğini hiç anımsamaz; ama mademki duvarda yazıyordur, o zaman elden bir şey gelmez.
O sırada yanında iki üç köpekle oradan geçmekte olan Squealer, konuyu yerli yerine oturtmakta gecikmez.
"Yoldaşlar!" der. "Anlaşılan biz domuzların çiftlik evindeki yataklarda yattığımızı duymuşsunuz. Neden yatmayalım ki? Umarım, yatağı yasaklayan bir buyruk olduğunu sanmıyorsunuzdur! Yatak, yatıp uyunan yerdir. Böyle bakıldığında, ağıldaki saman yığını da yatak sayılır. Buyrukta, bir insan buluşu olan çarşaf yasaklanıyordu. Biz de çiftlik evinin yataklarındaki çarşafları kaldırdık, battaniyelerle yatıyoruz. Üstelik yataklar çok rahat! Ama inanın bana, bugünlerde bir sürü konuda kafa patlatmak zorunda kalan bizler için bir yatak çok görülmemeli. Bu rahatlığı bize çok görmezsiniz, değil mi yoldaşlar? Görevlerimizi yerine getiremeyecek kadar yorgun düşmemizi istemezsiniz herhalde. Hiç sanmıyorum ki, içinizde Jones'un geri dönmesini isteyen olsun!"
Hayvanlar bu konuda Squealer'a hemen güvence verirler ve bir daha da domuzların çiftlik evindeki yataklarda yatmaları konusunu açmazlar.
Birkaç gün sonra, domuzların artık sabahları öteki hayvanlardan bir saat geç kalkacakları açıklandığında, kimsenin sesi çıkmaz.
*
Çiftlikte ekonomik anlamda sıkıntılar vardır. Bir suçlu bulunmalıdır. Yönetim suçu ona yıkma peşindedir.
O suçlu da Snowball’dır.
İlkbaharın ilk günleriydi; ansızın duyulan bir haber ortalığı birbirine kattı: Snowball hava karardıktan sonra gizlice çiftliğe geliyordu! Hayvanlar öylesine tedirgin olmuşlardı ki, geceleri gözlerine uyku girmiyordu. Söylenenlere bakılırsa, Snowball her gece karanlıktan yararlanarak çiftliğe giriyor, yapmadığı uğursuzluk kalmıyordu. Tahılları çalıyor, süt kovalarını deviriyor, yumurtaları kırıyor, fidelikleri çiğneyip eziyor, meyve ağaçlarının kabuklarını kemiriyordu.
“Bu hain, sırf kötülük etmek için, planlarımızı bozmak ve aşağılanarak kovuluşunun intikamını almak için, gecenin karanlığına sığınarak buraya kadar gelip bir yıllık emeğimizi yok etti. Yoldaşlar, Snowball’ı şu anda idam cezasına çarptırmış bulunuyorum. Ona hak ettiği cezayı veren hayvana, 'İkinci Dereceden Kahraman Hayvan' nişanı ve yarım kova elma. Onu sağ getirene bir kova elma!” der.
Artık çiftlikte bir iş ters gitmeye görsün, suç hemen Snowball'a yüklenir. Bir cam kırılsa ya da bir oluk tıkansa, Snowball'ın gece gene çiftliğe geldiği, bu işi mutlaka onun yaptığı söylenir. Bir gün ambarın anahtarı kaybolunca, bütün çiftlik Snowball’ın anahtarı kuyuya attığı söylentisine inanır.
İşin garibi, kaybolan anahtar un çuvalının altından çıktığında bile, hayvanlar bu söylentiye inanmaktan vazgeçmezler.
İnekler, Snowball'un gizlice ahırlarına girdiğini ve uykularında sütlerini sağdığını bile söylerler.
Squealer bir akşam, tedirginlikle oradan oraya sıçrayarak, "Yoldaşlar!" diye bağırır. "Dehşet verici bir haber aldık. Satılmış Snowball, Pinchfield Çiftliğinin sahibi Frederickle birlik olmuş! Frederick, bize saldırıp çiftliğimizi elimizden almayı planlıyormuş! Saldırı başladığında, Snowball kılavuzluk yapacakmış. Dahası var. Snowball'ın burnu büyüklüğü ve açgözlülüğü yüzünden isyan ettiğini sanmıştık. Oysa yanılmışız, yoldaşlar. Gerçek neden neymiş biliyor musunuz? Snowball daha başından Jones'un adamıymış! Başından beri Jones'un gizli ajanıymış. Ardında bıraktığı belgeleri az önce ele geçirdik ve her şey ortaya çıktı. Bana kalırsa, her şey gün gibi açık, yoldaşlar. Ağıl Savaşı'nda bozguna uğrayıp yok olmamız için ne dolaplar çevirdiğini gözlerimizle görmemiş miydik zaten? Neyse ki becerememişti."
Hayvanlar apışıp kalırlar. Yel değirmenini yıkmaktan çok daha büyük bir ihanettir bu.
Boxer'da hâlâ bir tedirginlik sezilir ve sonunda baklayı ağzından çıkarır:
"Snowball'un daha başından hain olduğuna inanmıyorum. Sonradan yaptıklarına bir diyeceğim yok. Ama Snowball'un Ağıl Savaşı'nda tam bir yoldaş gibi davrandığı inancındayım."
Squealer, kısık ama kararlı bir sesle, "Bak, yoldaş," der. "Önderimiz Napolyon Yoldaş, Snowball'ın ta başından beri, üstelik ortalıkta daha ayaklanmanın lafı bile yokken Jones'un ajanı olduğunu tartışılmaz bir biçimde, evet tartışılmaz bir biçimde açıklamış bulunuyor."
Bunun üzerine, "Ha, o zaman başka!" der Boxer. "Napolyon Yoldaş öyle dediyse öyledir."
Squealer, "İşte, ben yoldaşlık ruhu diye buna derim!"
Clover bir gün İngiltere'nin Hayvanları şarkısını söylemeye başlar. Çevresinde oturmakta olan öteki hayvanlar da şarkıya katılır. Şarkıyı tam üç kez, üstelik çok güzel okurlar; ama hiç bu kadar ağır ve hüzünlü söyledikleri görülmemiştir.
Tam şarkı bitmişken, yanında iki köpekle Squealer görünür; belli ki, önemli bir şey diyecektir. Yanlarına geldiğinde, Napolyon Yoldaş'ın özel bir kararıyla, İngiltere'nin Hayvanları şarkısının yürürlükten kaldırıldığını açıklar. Artık İngiltere'nin Hayvanları'nı söylemek yasaktır.
Hayvanlar şaşırmışlardır.
Muriel "Niçin?" diye bağırır.
Squealer diklenerek, "Artık gereği kalmadı, yoldaş!" der. "İngiltere'nin Hayvanları, ayaklanmanın şarkısıydı. Ayaklanma artık tamamlandı. Bugün öğleden sonra hainlerin idam edilmesi son aşamaydı. Hem içteki, hem de dıştaki düşmanlar yenilgiye uğratıldı. İngiltere'nin Hayvanları şarkısında, gelecekte kurulacak daha güzel bir topluma özlemimizi dile getiriyorduk. O toplum artık kurulmuş olduğuna göre, bu şarkının bir anlamı kalmamıştır."
Birkaç gün sonra, idamların yol açtığı yılgı yatıştığında, bazı hayvanlar Altıncı Emir'i anımsadılar ya da anımsar gibi oldular: "Hiçbir hayvan başka bir hayvanı öldürmeyecek." Gerçi hiç kimse domuzların ya da köpeklerin yanında ağzını açmıyordu, ama herkes cinayetlerin bu emre uymadığının farkındaydı.
Muriel, şöyle okudu o emri de…
"Hiçbir hayvan başka bir hayvanı sebepsiz yere öldürmeyecek." Anlaşılan, sebepsiz yere sözcükleri her nasılsa hayvanların belleğinden silinmişti. Demek, Altıncı Emir çiğnenmiş değildi; çünkü Snowball'la birlik olan hainler sebepsiz yere öldürülmemişlerdi.
Hayvanlar, zaman zaman, Jones'un döneminde olduğundan daha fazla çalışmalarına karşın daha iyi beslenmediklerini fark eder gibi oldular. Squealer, pazar sabahları, ayağıyla tuttuğu uzun bir kâğıt parçasından birtakım rakamlar okuyarak, çeşitli gıda maddelerinin üretiminin yüzde iki yüz, yüzde üç yüz, yüzde beş yüz arttığını açıklıyordu. Hayvanlar, ayaklanmadan önceki koşulları artık doğru dürüst anımsamadıklarından, ona inanmamak için bir neden göremiyorlardı.
Ama gene de, öyle günler oluyordu ki, daha az rakam dinleyip daha çok yemek yiyeceğimiz günleri ne zaman göreceğiz, diye düşünmeden edemiyorlardı.
*
Artık kimse Napolyon'dan yalnızca "Napolyon" diye söz edemiyordu; resmî bir ağızla "Önderimiz Napolyon Yoldaş" denmesi gerekiyordu.
Domuzlar ise ona “Tüm Hayvanların Babası, İnsanların Korkulu Rüyası, Koyunların........© Başkent'te Karar
visit website