Bir kenti sokak sokak anlatmak
Bir kenti ya da semti sokak sokak, hane hane gezerek, mekan ve insanlarıyla anlatma/yorumlama eylemini tümüyle edebiyata mal etmek sanırım biraz haksızlık olur. Farklı dönemler içinde bir kentin ya da semtin, kişi, yapı ve de olgularıyla değişim/dönüşümünü ortaya koyan bu yazı tarzı, diğer alanlardaki disiplinlerin de bir parçası ya da bir alt türü olamaz mı?
Bu tür; öte yandan popüler imgelemde; kahvehane, meyhane, otel ve de pastane mekanlarına paylaştırılmış edebiyatçı guruplarıyla, markalı mekanların içlerine kapanık dar salonlarına indirgemek, ıskalanmış bir kent ya da semtin sosyal/kültürel topoğrafyasına çelme takma anlamına da gelmez mi?
James Joyce, “Dublin’in, bu kent görüntüsü bir gün yeryüzünden silindiğinde, bir rehber kitap gibi Ulysse’e bakarak, yeniden, eksiksiz bir biçimde kurulsun istiyorum” diye yazar, Bizim edebiyatımızda da buna benzer bir düşünceyle iz sürerek acaba kaç kentimizin yitip gitmişlerini yakalamak mümkün olur?
Oysaki, o kadar da yaygın olmamasına karşı bizim yazın yaşamımızda böyle bir gelenek vardır: Bir kentin her hangi bir zaman diliminde, herhangi bir cadde ya da bir sokağını kapı kapı gezip, onun her bir hanesinin dünü ve bugünü irdelemek.
Çelik Gülersoy; Beyit-el-din........
© Aydınlık
visit website