Türkiye, geçmişine üzülüyor, geleceğe de umutla yürüyor!
▪︎ Tarihimizde, Devrim Arabaları Projesi, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TUSİAD) toplantısında dile getirmişti. Türk otomobilini üretme isteğine 1961 yılında adım atıldı.
Hiç kimsenin, Türklerin kendilerine ait bir motor yapabileceğine dair inancı yoktu. Bütün bu olumsuz düşüncelere rağmen inanılmaz bir durum yaşandı. Devrim Arabaları projesi için 1.400.00 TL ödenek ayrıldı, 20 mühendis işe başladı ve proje 129 günde tamamlandı.
29 Ekim 1961 sabahı Türkiye, ilk otomobilini konuşuyordu. İlk araç TBMM önüne getirildi ve Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’e sunuldu.
29 Ekim sabahında tarihi an başladı. Verilen sözler yerine getirilmiş, fakat arabalara benzin dolumu unutuldu.
Türkiye'nin gelişmesini, kendi ayakları üzerinde durmasını istemeyen hainler, bugün olduğu gibi dün de vardı.
Bir plan yaptılar ve o planı devreye soktular. Plana göre, trenle Ankara'ya götürülecek araçta çok az benzin bulundurulması gerekiyordu. Güya protokol ve güvenlik kuralıydı bu! Öyle söylüyorlardı ama gerçek başkaydı!
İşte bu plan, kötülüğün ilk habercisiydi.
Ve dedikleri oldu...
Depodaki benzinin tamamına yakını boşaltıldı ve sonrası...
Cemal Gürsel, araca bindi, araç bir süre gitse de az ileride tekledi ve yolda kaldı.
Cemal Gürsel'ın "Neler oluyor?" sorusuna direksiyonda bulunan Yüksek Mühendis Rıfat Serdaroğlu, "Paşam, benzin bitti" cevabını verdi.
Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel çok sinirlendi ve arabadan indikten sonra, "Batı kafasıyla otomobil yaptınız ama doğu kafasıyla benzin ikmalini unuttunuz" sözünü söyledi.
Ertesi gün bütün gazeteler söz birliği etmişçesine Devrim Arabası ile ilgili olarak, "100 metre gitti bozuldu!" manşetini attı. Ve o hazin görüntü yıldırım baskıyla Türkiye'ye ve dünyaya birinci haber olarak duyuruldu!
Benzin koymayı unutmamışlardı aslında! İşin aslı, protokol kuralları bahanesiyle kurulan tuzaktı.
Olan buydu ama kimseye anlatılamadı...
Cemal Gürsel dahi, projeye destek veren kim varsa Devrim'den elini çekti ve proje rafa kaldırıldı...
"Devrim" yolda kaldı.
Alçaklar güldü ve Türkiye, milyarlarca lirasını yabancı arabalara ödedi.
... Ve
Cumhuriyet’ten hemen sonra havacılık gelişmelerini incelemek ve araştırmak için Avrupa ülkelerine heyet gönderildi. Altı uzmandan oluşan bu heyetin üyelerinden birisi de ilk pilotlarımızdan Vecihi Hürkuş idi. Vecihi Hürkuş geziden döndükten hemen sonra projelerini gözden geçirmiş ve ilk Türk uçağını inşa etmeyi başarmıştı. İlk uçağın adını VECİHİ K-6 koymuştu. Bu uçakların devamı da gelmişti.
Vecihi Hürkuş, 28 Ocak 1925 tarihinde "VECİHİ K-6" adını verdiği uçağını uçurur, ancak ödül yerine onu ceza beklemektedir. Vecihi Hürkuş'un ceza almasının nedeni, havacılıktan anlayan kimsenin bulunmamasıydı. İzin verecek merci olmadığı için, izinsiz havalanmış, bu yüzden de cezalandırılmıştı.
Vecihi Hürkuş'a ceza değil ödül verilseydi bugün dünyanın en büyük uçak üreticisi olabilirdik. Ne diyelim? Bir milleti bilinçli olarak böyle boynu bükük bıraktılar utanmadan!..
... Ve
1936 tarihinde Nuri Demirağ ilk uçak mühendisimiz Selahattin Alan'ı ortak ederek uçak inşa etmeye başladı. 17 Eylül 1936 Beşiktaş’ta bir Arge atölyesi açarak işe başladı.
Nuri Demirağ, NU. D 36 (1940), NU. D 38 (1944) yıllarında Türk malı uçaklar yapar. Bu uçaklar, Amerikan yapımı uçaklarla boy ölçüşebilecek niteliktedi. THK, Beşiktaş’taki fabrikaya ilk olarak 65 adet planör, sonrasında 10 adet başlangıç eğitim uçağı sipariş etti. Planörler, 1937-1938 yıllarında tamamlanarak teslim edildi. Nuri Demirağ’ın Beşiktaş’taki fabrikada yapılan ve başarılı uçuşlarına devam eden uçakları, Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da büyük yankılar uyandırmıştı. Hele çift motorlu uçak; barışta yolcu uçağı, savaşta istenildiği zaman eksiksiz bir bombardıman uçağı görevini yerine getiriyordu.
Türklerin kendi uçaklarını kendilerinin yapması belli başlı uçak fabrikalarını endişelendiriyordu. İngiliz ve Almanlara göre, Amerika’nın endişeleri daha büyüktü.
Ancak daha sonra bu alana devlet desteğini çekmiş, Türkiye’ye uçak satması için Amerika'ya ön ayak olan kişi Ahmet Emin Yalman Acenteliği'dir. 1939’da THK, sipariş ettiği 65 adet uçak zamanında teslimat yapılmaması gerekçeleriyle sözleşmeyi feshetti.
Ne gariptir ki THK’nın almadığı bu uçaklar 16.000 uçuş yapar, yıllarca uçar ve bir tek kaza dahi olmaz.
ABD, Yalman’a uçak sanayi konusunda temsilcilik verir. Bu acenteliğin uçaklarını alıp da Nuri Demirağ’ın uçaklarını almayan 1949’un Hava Kuvvetleri Komutanı şu vahim sözleri söyler:
"Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken uçak fabrikanıza sipariş verirsem yarın bu millet beni asar."
Tüm bunlardan dolayı askeri fabrikalar ve sivil teşebbüsler 15 Mart 1950........
© Akasyam
visit website