menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cumhuriyet: ‘Ana’ ve ‘Yavru’

13 27
03.11.2025

Zoolojik, antropolojik ve psikoanalitik bulgular, doğada ve insan topluluklarında ana-yavru ilişkisinin sayısız karşıt niteliği birlikte içerdiğini gösteriyor: Simbiyoz/bağımlılık, bakım/sömürü, şefkat/tahakküm, empati/nefret… Türkiye-Kuzey Kıbrıs ilişkilerinin yarım asırlık tarihinin de bu ve benzeri karşıtlıklar içinde yaşanmış olduğu görülebilir.

Kıbrıslıları dinleyenler, mafya ekonomisi başta olmak üzere Türkiye menşeli bazı kötülüklerden söz edildiğini duyacaklardır. Türkiye mafyasının kıtalararası uyuşturucu trafiğinde Kuzey Kıbrıs limanlarını kullandığı, kara para aklama işlerini de yine Türkiye menşeli mafyatik sermaye yatırımlarıyla kurulan kumarhane sektörü üzerinden gerçekleştirdiği biliniyor. Kendi bedeninde tutamadığı şeyleri yavrusunun üzerine boca ederek onu kirletmek, ‘ana’ya pek yakışan bir amel olmasa gerek.

Ama kötülük ihracının anneden yavruya tek yönlü olduğu yanılgısına düşmemek gerekiyor. Türkiye-Kuzey Kıbrıs arasındaki mafya geçişliliğinin kökeninde, tarihi 1950’li yıllara dayanan derin devlet faaliyetleri yatmaktadır. Bugün adı milli gurur vesilesi olarak sıkça anılan Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), belli başlı suikastlarını, sol görüşlü Türk sendikacı, aydın ve gazetecilere karşı gerçekleştirmişti. ‘Ana cumhuriyet’, müstakbel yavrusunu bu cinayetlerle oluşturmaya başladı. Bu doğum sürecinde İngiltere, ABD ve ‘derin NATO’nun oynadıkları ‘görünmeyen baba’ rolünü de unutmamak gerekir.

Geleceğin yavru vatanında o yıllarda kurulan yapı, anavatanda kontrgerilla faaliyetlerinin prototipini oluşturdu. Aslında bu, Türkiye’ye özgü bir durum değil; Fransız derin devleti Paris’te değil Cezayir iç savaşında, modern İngiliz derin devleti de Büyük Britanya’da değil İrlanda adasında kurulmuştur ve örnekler çoğaltılabilir. Türkiye’de 1970’li yılların komando kampları, ülkücü terör ve kitle katliamları, Kıbrıs çekirdeği TMT modeli üzerinden biçimlendi; 1990’lara gelindiğinde JİTEM ve benzeri anti-Kürt yapılarda olgunlaşarak varlığını sürdürdü. Kıbrıs, Türkiye’de yürütülecek anti-komünist ve anti-Kürt savaşların test laboratuvarıydı.

‘Yavru Saray’ ve hezimet

Türkiye, cumhuriyetin 102’nci yaşını kutlamaya hazırlanırken Kıbrıs’ta ‘Ankara kayyumu’ gibi hareket etmekte........

© Açık Gazete