Kafeler Çalışma Dünyasının Yeni Mabedi
Son yıllarda çalışma kültüründe sessiz ama güçlü bir dönüşüm gözleniyor. Ofislerden taşan çalışanlar, freelancerlar ve girişimciler kendilerine yeni bir çalışma alanı buldular. Artık kahve kokusu ile klavye tıkırtısı birbirine karışıyor. Eskilerde sohbet edilen, yalnızken bile yalnız kalınmayan, içilen kahvelerin kırk yıl hatırı tutulan kahvehaneler; bugün kafeleri oldular ve şimdilerde de çalışma, toplantı ve atölye merkezlerine dönüştüler.
Kahvehaneler, geçmişte; yalnızca kahve içilen yerler değil, fikirlerin yoğrulduğu, şairlerin ve düşünürlerin buluştuğu mekânlardı. Bir fincan kahvenin, kırk yıl hatırı güdülürdü. 16. yüzyılda İstanbul’da açılan ilk kahvehaneler, dönemleri için kolektif akıl merkezleri gibiydi. Bugün kafeler de benzer bir rol üstleniyor, desek hatalı olmaz. Fakat modern çağın kostümleriyle.
Türkçede atasözleri bolca var ama bu zamana yeni bir tane eklemek gerek: “Bol iş, az kahve ile olmaz.” Freelancerların, ofis çalışanlarının, yazılımcıların, pazarlamacıların, öğrencilerin odağını toplayan mekanlar oldu kafeler. Bir yanda bitmek bilmeyen e-postalar, öte yanda proje, iş ya da ödev yetiştirme telaşı… Arada ise kahve kupası, adeta sadık bir dost. Balzac’ın “Kahve, mideye iner ve her şey harekete geçer” sözü, bugünün kafe-ofis özdeşleşmesinin ifade etmek için........
© Yeniçağ
