KHK’liler, barışın bedeli ve sessiz çığlık
Dokuz yıl önce “Savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşam” diyen emekçiler 29 Ekim 2016 tarihinde, barış talep ettikleri için ihraç edildi.
Bir ülkenin tarihini anlamak bazen bir kelimenin anlamında gizlidir. “Barış” gibi. Kavramlar ve anlamları bir hakikati içerir. Dokuz yıl önce emekçiler ve muhalif kesimler “Savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşamı” sloganıyla alanlardaydı. Tek talep, yalnızca ücret artışı ya da iş güvencesi değildi; bu ülkenin halklarının eşit, özgür ve onurlu bir yaşam talebiydi.
Ancak bu ses, devletin soğuk duvarlarına çarptı.
Barış talebi, “tehdit” olarak görüldü.
KHK’lere uzanan zincir
2015’te Ankara Garı’nda yüzlerce barış savunucusu katledildi. O gün bombalar yalnızca insanları değil, barış umudunu da hedef aldı. Türkiye’de emekçilerin “Kürt sorunun çözülmesinin barış inşası ile mümkün olacağı” söylemi susturulmaya çalışıldı.
KHK ile cezalandırılan barışın diliydi. Eğer Adını doğru koyarsak cezalandırılan şey emekçilerin taleplerinden ziyade” ülkenin dokunulmayan yarası olan barış” konusunun emekçiler alanında yoğun olarak gündeme gelmesiydi. Özellikle sınıf hareketi içerisinde güçlü bir örgütleme içinde olan ve barışı her seferinde dile getiren Kürt emekçilerine yönelik de bir darbe olarak düşünmek çok abartılı olmaz. Emek alanındaki bir ayrıştırmadan ziyade bir durum tespiti olarak olaya baktığımızda; KHK ile görevinden ihraç edilenler çoğunluklu Kürt ve Kürt Alevi olmaları da önemli bir belirlemedir.
İhraç değil politik tasfiye
675 sayılı KHK yalnızca idari bir işlem değildi;........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon