Sırrı Süreyya, şahsiyet ve barışa dair
6 Mayıs’ta bianet.org haber sitesinde Sırrı Süreyya Önder’in 2011 yılında Radikal Gazetesi’nde kaleme aldığı bir makale tekrar yayımlandı. “Doğuranın öldürene isyanı”* başlıklı bu makalede Sırrı Süreyya, “Herkesin söylenmemiş bir ağıdı vardır. Bu ağıdı dinleme ve bilme şansı yoktur. Çünkü ancak öldüğünde söylenecektir.” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Şahsiyet nedir, sorusuna yüzlerce cevap verilebilir.
Bence en etkilisi, siz öldükten sonra geriye kalandır. Ancak sağ olduğunuzda kullanabileceğiniz, mevki, yetki, makam, ünvan, güç ve para gibi şeyleri artık kullanamayacak olmanızdır ya ölüm…
İşte o zaman nasıl anıldığınızdır şahsiyetiniz.
Bu dünyadan çekip gittiğinizde, varlığınızın brüt hali değil, darası çıkartılmış, net haliyle anılırsınız. Siz kalibrenize ve fani varlığınıza bin türlü anlam yükleyebilirsiniz. Belki de yokluğunuz kainatı daha bereketli bir yer haline getirecektir, nereden bileceksiniz? Bunu anlamak, ancak ölümle mümkündür.”
Bu sözlerin sahibi Sırrı Süreyya’yı geçtiğimiz Cumartesi günü kaybettik. Sırrı Süreyya, sinemada verdiği eserleriyle ama daha önemlisi barışa vakfettiği yaşamıyla, hayattayken -kendi ifadesiye- kainatı bereketli hale getirdiği, geniş kesimlerce kabul edilen nadir şahsiyetlerden oldu. Elbette barışı savunan, barış mücadelesi veren herkes gibi onun yaptıklarına karşı olan ve hatta nefret dilini kullanarak onu eleştirenler de vardı. Ancak 15 Nisan’da kalp krizi geçirerek bilinci kapalı halde hastaneye yatırılmasından itibaren -onu eleştirenlerin bir kısmının da arasında olduğu- toplumun farklı siyasi düşüncelere sahip kesimlerinin dilekleri, duaları onun sağlığına kavuşması için ortaklaştı. Sırrı Süreyya’yı kaybettiğimiz haberi gelip umutlu bekleyiş sona erdiğinde ise dilekler, dualar sevgiye, özleme........
© Yeni Yaşam
