27. madde
6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen depremler, Türkiye Cumhuriyeti'nin yakın tarihinde yalnızca büyük bir doğal afet olarak değil, aynı zamanda hukuk devleti ilkesinin sınandığı tarihsel bir kırılma olarak yer aldı.
Resmi verilere göre 53 binden fazla insanın yaşamını yitirmesi, olayın sadece doğa kaynaklı bir felaket olarak ele alınamayacağını açıkça ortaya koymakta.
Bu büyüklükteki can kaybı, yapı güvenliği, kamu denetimi, idari sorumluluk ve ceza hukuku bakımından detaylı bir değerlendirmeyi mecbur kılmakta.
Deprem kaçınılmaz olabilir, ancak bu denli yaygın ve yıkıcı sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz değil.
Fay hatlarının konumu, riskli bina sayısının durumu ve olası senaryolar, uzun yıllardır bilimsel raporlarla ortaya konulmuştu.
Buna rağmen imar politikalarının bilimsel veriler yerine ekonomik ve siyasi tercihlerle şekillenmesi, yapı denetim sisteminin işlevsizleştirilmesi ve imar afları yoluyla mühendislik ilkelerine aykırı yapıların yasallaştırılması, doğrudan hukuki sorumluluk doğuran eylemler niteliğinde.
Meydana gelen ölümler, ceza hukuku bakımından yalnızca basit taksir yani kaza kapsamında değerlendirilemeyecek nitelikte.
Ceza hukuku açısından, öngörülebilir bir tehlikeye rağmen gerekli önlemlerin alınmaması hali, bilinçli taksir hatta bazı durumlarda olası kast tartışmasını gündeme getirmekte.
Deprem bölgesinde yıkılan yapıların önemli bir kısmında mühendislik kurallarına açık aykırılık bulunması, ruhsat ve denetim süreçlerinde ciddi ihlallerin varlığı ve bu ihlallerin kamu makamlarınca biliniyor olması, sorumluluk alanını yalnızca yapı sahipleriyle sınırlı olmaktan çıkarmakta.........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Daniel Orenstein
Grant Arthur Gochin
Beth Kuhel