Kıbrıs sorununda kaybedenler
Uluslararasılaşmış bir konu olarak Kıbrıs sorunu 1974’ten bu yana yeni bir sıcak savaşa yol açmadan varlığını sürdürüyor. Ama tüm tarafların toptan kaybetmesine yol açabilecek sıcak bir savaşın tümüyle olasılık dışı olduğunu söylemek mümkün değildir.
Yani, bugün sıcak bir çatışmayı engelleyen bir dizi yerel ve uluslararası koşulların varlığı ne kadar gerçekse, bu koşulların değişebileceğini varsaymak da o kadar gerçekçi bir yaklaşımdır.
Ayrıca sıcak savaş ortamının bulunmaması, mevcut durumun hiç kimseye kaybettirmediği anlamına gelmiyor.
Çözümsüzlükten çok fazla kazandığı varsayılan ve hatta, buna kendisinin de çok inandığı görülen Türkiye’den başlayalım... Çözümsüzlüğün devamından ötürü Türkiye’nin kayıplarını hesaplayan var mıdır?
Bu kayıplar, operasyonel bir orduyu Kıbrıs’ta her an savaşa hazır halde tutmakla başlayıp, siyasi ve diplomatik alanlara ulaşıyor. Kimsenin buna ses çıkarmadığı/çıkaramadığı varsayılsa bile, Türkiye halkının refahından kırpılarak çözümsüzlüğe aktarılan askeri ve diğer kaynaklar kendi başına bir sorun oluşturuyor.
Halkına karşı sorumluluk duyan herhangi bir Türk hükümeti bu tabloya ne kadar seyirci kalabilir?
Batı’nın demokratik-özgürlükçü değerlerine en fazla muhalefet eden çevrelerin bile, haklı olarak bir türlü vazgeçemedikleri AB üyeliği, Kıbrıs’ta çözümsüzlük sürdükçe hiç mümkün olmayacak.
Türkiye’de bazıları Türkiye’nin AB üyeliğinden vazgeçerek Kıbrıs’taki statükoyu sürdürmeyi tercih edebilir. Ama böyle bir tercih Türkiye için bir güç gösterisi değil, bir zayıflık belirtisi olacaktır. Çünkü AB’den vazgeçen bir Türkiye’nin başka şeylerden de vazgeçme durumunda........
© Yeni Düzen
