Dönemin Ruhu: Aydınlanmaya Karşı Restorasyon ve Yeni Kutsal İttifak (2)
Bu baş döndürücü gelişmeler karşısında muhafazakar kesim burjuvaya-liberalizmine karşı baş kaldırdı. Modern topluma, Aydınlanmaya ve ulus-devlete bir tepki olarak ortaya çıkan muhafazakarlık, dinin ve geleneksel değerlerin korunmasını amaçlıyordu. Monarşilerin yeniden kurulmasını ve İmparatorlukların devamını destekliyordu.
Muhafazakârlığın temelinde güçlü bir ataerkil yapı özlemi vardı. Muhafazakârlar “baba” figürünün korunmasını, toplumların güçlü liderlerin denetiminde olmasını istiyorlardı. Çünkü, otoriter babalar/liderler “düzeni” sağlarlar ve muhafazakârlar için “düzen” özgürlükten önce gelir. Özgürlük sadece geleneği sürdürmek için talep edilebilir ve bununla sınırlı tutuluyordu.
Napolyon Savaşları’nın ardından Avrupa’nın siyasi haritasını yeniden çizmek ve imparatorluklara dayalı statükoyu korumak ve monarşileri geri getirmek için Avusturya, Rusya ve Prusya'nın girişimiyle toplanan Viyana Kongresi (1814-1815), Kutsal İttifak kurulmasıyla sonuçlandı. Bu ittifak, Avrupa'da Hristiyan değerleri ve mutlak monarşiyi korumak amacıyla oluşturulan bir birlikti. Nitekim, 1815 ile 1830 yılları arasındaki dönem, Fransız İhtilali ve Aydınlanma düşüncesinin etkisiyle oluşan liberal anayasal düzenlere karşı savaş açılan, yurttaş hak ve özgürlüklerinin kısıtlandığı, aristokrasinin yeniden kendi düzenini kurduğu bir dönem oldu. Restorasyon adı verilen bu dönemin kilit ismi Avusturyalı devlet adamı Metternich idi.
Restorasyonun kelime anlamı yeniden kurmak, yeniden düzenlemektir. Sözünü ettiğimiz Restorasyon döneminde de monarşilerin yeniden kurulduğu, hak ve özgürlüklerin sınırlandırıldığı bir dönemdi.
Bu dönemde Aydınlanmanın evrensel söylemine karşı, Yerli ve Milli kavramına önem veren fikir hareketleri ortaya çıktı. Başta Alman Romantizmi olmak üzere, evrensel değerlere karşı çıkan bu hareketler, o tarihe kadar liberalizm ve cumhuriyetçilikle iç içe geçen milliyetçilik anlayışından uzaklaştılar. Ulusların kendine has milli kültürleri olduğunu ve bir ulusu ancak o ulusun üyelerinin anlayabileceğini ileriye sürmeye başladılar.
Yurttaşlık anlayışını ortak etnik kökene ve ortak dinsel inançlara bağladılar. Aydınlanma ve Fransız İhtilali evrenselci yaklaşımla yurttaşlığı bir devletin sınırları içinde yaşayan herkesi kapsayacak biçimde tanımlarken, milli kültür anlayışıyla yurttaşlığı etnik köken ve din esasına indirgediler. Aydınlanma ve cumhuriyetçi anlayışa karşı kapsayıcı olmayan, dışlayıcı bir ulus anlayışına yöneldiler.
İşte, içinden geçtiğimiz dönem, o dönemin ruhuna çok benziyor. Aydınlanma ve Fransız İhtilali’nin ortadan kaldırdığı her şey adeta geri geliyor. Aile, Ulus ve Din söylemleri Neo-Konservatiflerin şiarı oldu! Ulus, Yerli ve Milli (NATIVIZM) anlayışıyla tanımlanarak yabancı düşmanlığı, ırkçılık, ayrımcılık körükleniyor oldu.
Oysa, 1989........
© Yeni Düzen
