menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye’nin tarihî ağabey rolü var

10 0
20.09.2025

Birinci Bölüm: Uganda yolcuları kalmasın
İkinci Bölüm: Afrikalı masumlar bizleri bekliyorlar

Dizi: Uganda notları-3 - Dr. Aytekin COŞKUN (Genel Cerrahi Uzmanı)

Pasaport kontrollerinden biraz bahsetmem gerek. Sıraların ardı arkası kesilmiyor, çok yavaş çalışıyorlar, “hızlanalım” derseniz Afrika’nın meşhur lafı ile karşılaşıyorsunuz. “Hakuna matata” aceleye gerek yok. Buralara gelirseniz sinirlerinize hâkim olmalısınız ve sabırla beklemelisiniz. Sabırsız biriyseniz Afrika’da yaşamak çok zor. Cenab-ı Hakk’ın iman ve sabır noktasındaki en büyük dersini burada yaşayarak kazanabilirsiniz. (Hac ve umrede de “Hacı sabır” sözünü çok duyarsınız.)


Karşılama Ekibi ve Parlamenterler

Entebbe Havalimanı’nda iç hatlardan geçerek, bize özel dolmuş uçağımızla saat 08:00’de ikinci durağımız Aroa’ya doğru havalandık. Burası küçük, şirin bir havalimanı. Bizleri bekleyen kalabalık bir grupla karşılandık. Yerel halk, askerler ve parlamenterler ve bir de süslenmiş ve bize tahsis edilen otobüsümüz. Askerler Yumbe’ye kadar bize eskortluk yapacaklarmış, iki saatlik daha yolumuzun olduğunu duyunca moral olarak biraz çöktük.

Otobüsleri görseniz, Türkiye’nin 70 yıl öncesindeki Magiruslara benziyorlar, ama insanları çok samimî ve sevecen, hepsi hoş geldiniz diye diye, bizleri karşıladılar. Muhteşem insanlar gerçekten içlerindeki o samimiyeti hissedebiliyor ve görebiliyorsunuz, yolumuz daha uzun ve hâlâ daha kampımıza ulaşamadık, yavaş yavaş yola devam ediyoruz. Otobüsün önünde eskortluk yapan askerî araçla konvoy şeklinde Yumbe’ye doğru ilerliyoruz. Safari tarzı otobüs yolculuğumuz nihayet bitti. Halsizlik, yorgunluk ve tükenmişlik, nerdeyse 1.5 gündür yollardayız.

Kampa Varış

Çok şükür kampa vardık, malzemeleri indirdik, odalarımıza yerleştik. Hekim arkadaşlarla birlikte kalacağız. Ekip ikiye bölündü. Artık rahatlama ve dinlenme günümüz olacak. Duş alıp uzandık, akşam namazına kadar dinlenmişiz. Evet, güzel günler bizleri bekliyor, yarın inşallah sabahtan ameliyatlarımızı başlamak istiyoruz, ama malzemelerimiz henüz kampımıza ulaşmadı. Aradığımızda dinlenmek için ara vermişler, uyumuşlar, yemek yemişler. Afrika’nın insanı, kızamıyorsun.

Hastaneye Keşif gezimiz

Ön hazırlık için hastaya gidelim, bakalım, eksikleri görelim dedik. İki tane ameliyathaneyi bize tahsis etmişler. Birini göz hekimleri, diğerini cerrahlar kullanacak. Urfa’dan gelen hemşire grubum çok tecrübeli. Aletleri steril edip masaları hazır hâle getirmeye çalışıyorlar. İlk vakamızı almaya hazırız. Vira bismillah. 36 yaşında bir kadın hasta, dev göbek fıtığı olmuş, başladık. Çok şükür güvenli bir şekilde ilk ameliyatımızı yaptık. Türkiye’den gelen malzemelerimiz, yeterli, elbette dört dörtlük hiçbir şeyi beklemediğimiz için elimizdeki imkânları maksimum kullanarak güzel şeyler yapmaya çalışıyoruz. Hayırlısıyla ilk ameliyatımız başarılı geçti ve hastamızı ertesi gün taburcu edebileceğiz.

Hastanenin ameliyathanesi, yapısı, alet-edevatlar, anestezi cihazı gibi ameliyathane için gerekli olan malzemelerin durumu önemli. Her sabah hastaneye ulaştığımızda ilk işimiz sıra bekleyen hastalarımızı kontrol etmek. Katarak ameliyatı için bekleyen yaklaşık dört yüz hastanın olduğu, genel cerrahi için bekleyen hasta sayısının yüz elli olduğu ifade edildi. Hastalarımızı henüz görmedik, iki cerrah olarak görev yapacağız. Diğer cerrah kardeşimiz hastaların hepsini tek tek gezerek tanıyı doğrulamaya çalışıyor. Bununla birlikte aç olup olmadıklarını kontrol ediyor, rahat anestezi almaları için ön şart. Hastanenin mimarının bir Türk olduğu ve Kuveytli bir hayırsever tarafından yaptırıldığı söylendi. Geniş tek katlı binalar, alan çok geniş ve yaygın bir hastane olduğunu söylemek mümkün. Branşlar departmanlar şeklinde dizayn edilmiş. İçeri girdik, ilk tanışma anı her zaman çok önemlidir, hoş amedi şeklinde karşıladılar. Bizleri beklediklerini görünce hepsinin gözlerinin içini güldüğünü gördük. Çalışanlarla tanışmak çok güzel oldu, birlikteyiz artık, ameliyathaneye hoş geldiniz. Bugünkü listede sekiz vaka var. Bu arada diğer odada katarakt ameliyatları da başladı. Ameliyat sırasında tanışmalar, muhabbetler devam ediyor, hekim, hemşire ve diğer personeller, herkesin bizi beklediği çok belli oluyor.

Afrika’da AIDS’e dikkat

Uganda’da en büyük problem HİV(AİDS) oranının çok yüksek olması. Önce hepimizin güvenliği. Bu yüzden tüm hastalara HİV bakılmasını şart koştuk. Pozitif olup olmadığını bilmemiz gerekli. AİDS, kan ve gayr-i meşru cinsel ilişkiyle bulaşıyor, dikkat etmemiz gerekli. Gerekirse çift eldiven ve gözlük takmalıyız. Kişisel güvenliğimizi ön planda tutacak ve aynı zamanda hastalarımıza yardım edecek pozisyonda çalışmalıyız.

Aletlerimizi ve sarf malzemelerimizi Türkiye’den getirmiştik. Hemşire grubumuz muhteşem, arı gibi çalışıyorlar. Masalarımızı aktif hâle getirdiler, steril aletlerimizi açtılar. Ameliyatla ilgili kullanabileceğimiz tüm malzemeler hazır. Ameliyatlara saat 08:00 itibari ile başlıyoruz. Akşam namazına kadar çalışıyoruz. Gün itibarıyla sekiz ameliyatı bitirmiş durumdayız. Ekip çok iyi ve mükemmel anlaşıyoruz. Amacımız, çok ameliyat yapabilmek, her gün 14:30 gibi bir öğle arası veriyoruz. Namaz, yemek derken tekrar ameliyathaneye giriş. Elimizden geldiğince çalışıyoruz ve yorgunluğumuz tavan yapınca işi bırakıyoruz.

Seremoni ve Hoşamedili karşılama

İlk günün sonunda, bölgenin milletvekili, cumhurbaşkanına bağlı çalışan vali, hastane müdürü gelişimizi kutlamak için seremoni düzenleyerek kurdele kestirdiler. Hanım parlamenter “Buraya kadar rahatınızı bozdunuz, ailenizi geride bıraktınız, yatağınızı geride bıraktınız bizim için geldiniz. Bunun ücretini ödememiz mümkün değil, sizin ücretinizi Allah (cc) ödeyecek. Bu yüzden çok memnunuz. Sizleri gerçekten burada görmekten inanılmaz keyif aldık, söyleyecek bir şey yok” dedikten sonra, ellerini açarak Allah’a dua etti, çok onore olmuştuk. Rabbimiz biliyor.

Bugün 3 Mayıs, işler tıkır tıkır yürüyor. Ortama alıştık, günlük 10’a yakın ameliyatı seri şekilde yapıyoruz. Göz doktorlarının 20 dakikada 1 hastayı ameliyat edebilme kabiliyetleri ve imkânları var. Maşallah onlar da çok ciddi çalışıyorlar. Afrika’nın en büyük derdi katarakt. Yediden yetmişe herkeste var, ayrıca ciddi manada yıllarca büyümüş ve tedavi edilmemiş, göbek ve kasık fıtıkları çok sayıda. Yaptırabilecekleri en ufak maddî gelirleri yok. Parlamenter bizlere şunu ifade etti “Sizin yaptığınız şu ameliyatın Kampala’daki karşılığı 2000$-3000$. Dolayısıyla bunları bizim karşılamamız mümkün değil. Ancak sizler gibi Allah rızası için buraya gelen kişilerin yapabileceği bir durum” demesi olayı özetliyordu. Yardımlarla ancak bu kadar yapılabiliyor, ecrini sadece ve sadece Allah’tan bekliyoruz, emin olun para karşılığı bu işleri yapmak zor.

Takımımız adına, diğer cerrah kardeşimiz Safa Cihan Coşkun, İngilizce olarak kısaca tanıtım konuşması yaptı. Önemli olanın İslâm kardeşliği olduğu, insana hizmet etmek olduğu ve yapılan bu hizmetlerin sadece Allah’ın rızasını kazanmak adına olduğunu ifade etmesi onlarda muhteşem bir duyguya dönüştü. Bu yaklaşım tebessümlerle birlikte bakışlara yansıdı ve her birini inanılmaz kıldı.

Bu arada Afrika’nın çok sesliliğinden bahsedelim. Müziklerinin tınıları çok farklı, inanılmaz müzikler eşliğinde danslar, hoş geldiniz nidaları ile ilk günümüzü geçirmiştik. Herkesle kucaklaşarak birlikte kol kola Afrika dansına eşlik ettik. Bu tavrımızdan dolayı samimiyetimiz tavan yaptı. Onların memnuniyeti karşısında merasim sonrası hastaneden ayrılarak kampa döndük.

Türkiye’ye Ağabey rolü tarihten geliyor...

Türkiye’nin burada bir ağabey rolü üstlenmesi gerekiyor, en ufak bir şeye bile burada “gerek yok” deme lüksümüz yok. Gerçekten her şeye ihtiyaç var. Birincisi eğitime ihtiyaç var, burada eğitim ve öğretim noktasında gönüllü öğretmenler, eğitimciler gelip eğitim vermek zorundalar. Camilere gittiğinizde inanılmaz gençler ve çocuklarla dolu. Hepsi eğitime açlar ve açıklar. Huşû içinde namazlarını eda diyorlar. Böyle bir samimiyetleri de var. Gördüğünüz her kişiye selâm verdiğinizde mutlaka hemen toparlanıp size karşılık veriyor. Buralarda Risale-i Nur eserlerine ve o eserleri anlatacak kişilere çok büyük ihtiyaç var.

Çocukların üzerlerine baktığınızda öyle ahım şahım giyimleri yok. Ayakkabıları da aynı. Fakirlik var, ama bu fakirliği yenmeleri için önderlere ihtiyaçları var. Dolayısıyla bu insanların mutlak surette hem eğitim, öğretim konusunda hem de ticaret yapabilme konusunda, en önemlisi yeraltı zenginliklerini çıkarma konusunda desteğe ihtiyaçları var.

Türkiye STK’lar vasıtasıyla bu açığı kapatmaya çalışıyor, fakat yeterli değil. 2009’den beri her geldiğimizde de farklı tecrübeler ediniyoruz. Farklı insanlarla tanışıyoruz, ama asıl problem hâlâ devam ediyor. Eğitim, fakirlik ve özellikle ziraî faaliyetlerin eksik oluşu dolaysıyla, bunları öğretebilecek bir ekibe mutlak surette ihtiyaçları var. Türkiye bu noktadan bir ARGE çalışması yaparak protokoller oluşturabilmelidir.

Her yerde Kuru fasulye ana yemektir

Bugünün akşam menüsü kuru fasulye, pilav ve turşu. Hepsi buram buram vatan kokuyor. Yorgunluğumuz bir anda geçti, yemekte Urfa’nın “balcan kebabı” ve acı biber sohbeti, sonrasında muhabbet ortamı ve Risale-i Nur dersi, inanılmaz vakitler geçiriyoruz. 20. mektubu okuduk. Üstadımızla hasbihal ettik, kampın havası değişti. Dostluklar ve muhabbet ortamı daha da genişledi. Çay sohbeti aramızdaki bağları da kuvvetlendirdi. Ders sonrası otelimize doğru yola çıktık.

İki genel cerrah, bir çocuk cerrahı, bir anestezi hekimi, üç tane de göz hekimi ile beraberiz. Bir de her hekime bir adet hemşire arkadaşımız var. Bunun yanında lojistik de ise 8 arkadaşımız var. Malzemeci, aşçı, sosyal medyacı, fotoğrafçı derken ciddi bir ekibiz. Sahada çalışanlar, arkamızı kollayanlar, güvenliğimizi sağlayanlar, yemeğimizi, kahvaltımızı hazırlayanlar derken, toplam 22 kişiyi bulan bir ekiple çalışıyoruz. Bu işler gerçekten kolay değil. Derneğin zamanla çok büyük yollar kat ettiğini söylemek gerekir. En ufak güzel bir gelişme ile birlikte kelebek etkisi görmek mümkün. Göle atılan bir taş misali yayılarak giden bir dalga oluşturuyor, gönüllü olarak gelmemiz, görev almamız bu dalgaların eseri.

Afrika’ya yatırım yapmak ve Türkiye’nin anlatılması elbette ki STK’larla mümkün ve ciddi sorumluluklar istiyor. En ufak bir yanlış tavır, muhteşem şeylerin yapılmasını engel koyabiliyor. O yüzden müsbet hareket çok kıymetli.

Bir günün Hikâyesi

Bugün 4. günümüzdeyiz, bir günümüz nasıl geçiyor anlatalım. Sabah erkenden kalkıyoruz duşumuzu alıyoruz, 06.30’da hazır halde otobüsümüzü bekliyoruz, herkes tam ise hemen yola çıkıyoruz, geç kaldım deme lüksü buralarda kesinlikle yok. Geç kalmayacaksın kardeşim. İlk olarak kampa geliyoruz, kahvaltımızı yapıp, saat 08.00 gibi hastanede oluyoruz ve ameliyatlara başlıyoruz. Ne kadar erken başlarsak, o kadar çok hastayı ameliyat etme şansımız var. Tek derdimiz yapabildiğimiz kadar ameliyat etmek başka hiçbir derdimiz yok, o yüzden sabah girip akşama kadar ful çalışan bir ekiple devam ediyoruz. Enerjimizi günlere dağıtarak kullanmaya çalışıyoruz. Bu tecrübelerimden, eğer hastalanırsak, elimiz kolumuz bağlı kalırız, faydamız olmaz. Bir keresinde sıtmaya yakalandım, yanımda götürdüğüm sirke benim tedavimde çok etkili oldu. Sirke banyosu yaparak hayatta kaldım. O yüzden enerji kullanımını çok iyi ayarlamanız gerekli. Maraton koşucusu tarzında olmalısınız.

Öğreterek yardım etme işin aslı

Her seferimizde değişik tecrübeler ediniyoruz. Nasıl yaptığımızı, nasıl yapmamız gerektiğini oradaki cerrah arkadaşlarla paylaşıyoruz, bir nevi birlikte hem öğrenmeye, hem de öğretmeye çalışıyoruz. Özellikle katarak projesi gerçekten çok önemli Afrika’da hemen hemen her evde bir ya da iki kişi katarak hastalığıyla muztarip, dolayısıyla Afrika’da en büyük işlerden bir tanesi bu insanların görme kabiliyetlerini yeniden onlara kazandırmak. Ekip çok maharetli, 20 dakika ya da yarım saatte, problemli değilse ameliyatı yapıyorlar.

Dernek daha önceden de sık sık aynı bölgeye geldiği için altyapıyı hazırlamışlar. Ekip değişiyor, kullanılacak malzemeler ve Faco cihazı orada muhafaza ediliyor. Ciddi yatırım yapmışlar, dolayısıyla eksik söz konusu değil. Bu arada mola verdiğimiz zamanlarda, oranın yerel ekibi ile tanışma epizotları yapıyoruz. Hiç tanımadıkları bir yabancı ile yemek, namaz, sohbet ve çay içmek samimiyet ortamımızı arttırıyor. Daha samimi bir ortam oluşturmamız güzel oluyor, onlar bizi tanıyorlar biz de onları tanıyoruz, dolayısıyla arkadaşlık, kardeşlik daha da pekişiyor. Meselâ yerel halktan bir davet aldınız, hiç tatmadığınız bir yemek bile olsa onu tatmanız gerekli, burun kıvırıp hayır diyemezsiniz. Sevdiği birşeyi sizinle paylaşmak onlara güven veriyor ve sizin de ona değer verdiğinizi göstermeniz gerekli.

Ayrıca hastanenin bahçesinde derneğin her gün kesmiş olduğu kurban, yerel halk tarafından birlikte pişirilip dağıtılması söz konusu. Türkiye’den gönül dostlarının emanet ettiği her şey burada değer buluyor. Kurban yardımları da eş zamanlı ifa ediliyor. Ana yemek lapa pirinç ve çapati denilen bir hamur ekmekleri. Hamuru ellerine alıp yemeğin suyunu bandırarak yiyorlar. Tabiî bulurlarsa.

Onlar kaderlerini yaşarken bizler ise birlikte güzel şeylerin yaşanabileceğini gösterebilmenin derdindeyiz. Cenab-ı Hak yardımcıları olsun fakirlik kötü, eğitimin olmaması daha kötü, ama kaderleri böyle. Bu bölgede okuma oranı ve ilkokula gitme oranı çok düşük, eğitim yerlerde, enteresan olan ise Afrika’nın Müslüman olan bölgelerinde bu eksikliklerin tavan yapması önemli. Hıristiyan bölgelerinde kilise mutlak surette var ve eğitim ve öğretimin de yapıyorlar. Bu yüzden bir adım daha önde olduklarını görebiliyoruz. Bu hükümet politikası olabilir, ama genelde Müslümanların yoğun olduğu bölgelerde eğitim eksikliği ve fakirlik had safhada, ciddi sıkıntılar söz konusu bunları aşmak için neler yapılabilir.

Hastaneye doğru yola koyulduk

Saat 6.30’da yollara düşüyoruz, en çok dikkatimi çeken ise, her sabah aynı yerden geçerken müşahede ettiğim, herkesin evinin önünü çalı süpürgeleri ile süpürüyor olmaları. Tabiî yola doğru süpürüldüğü için, yollar çöplerle dolu, ama evleri inanılmaz temiz. İkinci iş olarak su kuyularında sıraya girmek. 19 litrelik damacanaları başlarında taşıyorlar. Maşallah inanılacak gibi değil, hem de sohbet ede ede ellerini sallaya sallaya taşıyorlar. Bu bölgede keçiler çok fazla, koyun ise pek yok. Etinden, sütünden, postundan yararlanmak açısından keçi yetiştiriyorlar. Bölgenin en önemli özelliklerinden........

© Yeni Asya