Hizmette meşreben toprak gibi olmak
Demek ki başak, in’amı Mün’im’den biliyor. İnsan hiçbir şeye imrenmediği kadar toprağa imrenmeli. Çünkü hıfz ve hayatın arşı; topraktır. “Arz, âlemin kalbi olduğu gibi, toprak unsuru da arzın kalbidir. Ve tevazu, mahviyet gibi maksuda isâl eden yolların en yakını da topraktır. Belki toprak, en yüksek semâvattan Hâlık-ı Semavata daha yakın bir yoldur. Zira, kâinatta tecellî-i rububiyet ve faaliyet-i kudrete ve makarr-ı hilâfete ve Hayy-u Kayyûm isimlerinin cilvelerine en uygun, topraktır. Nasıl ki arş-ı rahmet su üzerindedir; arş-ı hayat ve ihyâ da toprak üstündedir. Toprak, tecelliyat ve cilvelere en yüksek bir ayinedir.”1
Tevazu ve mahviyet gibi maksuda isâl eden yolların en yakını toprak ise; Nur Talebelerinin en mümeyyiz sıfatlarından birisi de tevazu ve mahviyet olmalıdır. Toprak gibi olmak, sinesinde dağları, okyanusları ve taşları taşımak, ancak hiçbir şikâyette bulunmamak! Toprak kirli ve kusurlu her şeyi örtüyor. Sinesinde nice yükleri taşıyor. Had ve hesaba gelmeyen nimetlere menşe oluyor. Ayaklar altında kalsa da fıtrî vazifesinden inhiraf etmiyor. Ucuz hesaplar yapmıyor, masnuat-ı İlâhiyeye ayinadarlık yapıyor.
Tevazu ve mahviyet Nur Talebelerini fenafi’l-ihvan ruhuna kavuşturur.........
© Yeni Asya
