Ulusçuluk girdabından kurtulmak
Ulusçuluk girdabından kurtulmak
ABDULLAH YILDIZ
Geçen haftaki yazımızı Mehmet Âkif’in “fikr-i kavmiyet”i (ırkçılığı-ulusçuluğu) tel’în, “millet” (ümmet) fikrini ise tebcîl eden mısraları ile bitirmiştik. Âkif aynı minvalde der ki: “Ey cemaat-ı Müslimin, siz ne Arapsınız, ne Türksünüz, ne Lazsınız, ne de Çerkezsiniz! Siz ancak bir milletin efradısınız ki o millet-i muazzama da İslam’dır. Müslümanlığa veda etmedikçe kavmiyet davasında bulunamazsınız.” (M. Ertuğrul Düzdağ, Mehmed Akif Ersoy-Tefsir Yazıları ve Vaazlar, s. 114.)
Ulusçuluğun temeli olan ırksal üstünlük iddiasının iç çelişkilerini ortaya koyan mütefekkir İsmail Raci El-Faruki’ye göre, ırksal üstünlük inancı, insanın ait olduğu etnik varlık bağlamında ayırt edilebilir olduğu, etnik varlıktaki iyiliğin, iyilik ve kötülüğün nihai kriteri olduğu ve insanların yeryüzündeki işlerinde prensipler olarak etnik realite ve değerler tarafından yönlendirilmesi gerektiği görüşüne dayanır. Bu etnik varlık kabile veya ulustur. Bu etnik varlığın dayandığı biyolojik temel, fiziki antropologların araştırma konusu yaptıkları çeşitli özelliklerden oluşur-derinin ve burnun biçimi, vücut yapısı ve kişiden ayrılamaz nitelikte olan diğer tabii fiziki karakteristikler. Oysa her insan bu özellikleri ne kendi iradesiyle ne de kendi çabasıyla elde eder. Onlar ancak Allah’ın doğuştan verdiği şeylerdir. Gösterdikleri farklılıklar ne türden olursa olsun yaratılmışın çaba veya iradesinin sonucu değil, Yaratıcının bahşettiği........© Yeni Akit
