Cumhuriyet’in 102. yılında ulusal kimlik: Etnisiteyi aşan bir millet inşası olarak Türklük
Şahin Filiz yazdı…
102. yıl ve “sonsuz süreç” olarak Cumhuriyet…
Türkiye Cumhuriyeti’nin 102. yaşı, yalnızca kronolojik bir yıldönümünü değil, aynı zamanda bu devletin temelini oluşturan kurucu felsefenin ve ulusal kimlik bilincinin de muhasebesini yapmayı gerektirmektedir. “Cumhuriyetimiz 102. yaşına basmıştır ve en büyük süreç, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti sürecidir.” Bu süreç, 1923’te tamamlanmış statik bir olgu değil, dinamik ve süreklilik arz eden bir varoluş iradesidir. Zira, “Atamıza verdiğimiz sözün gereği olarak, ‘Cumhuriyet’i sonsuz bir süreç olarak yaşatma azim ve kararlılığımız, onun 102 yıl önce kurulup bittiğini değil, sonsuza kadar yaşatılacağının senedidir.”
Cumhuriyet, bu “sonsuz süreç” karakterinin, ancak ve ancak onu var eden “ulusal kimlik” tanımının doğru anlaşılmasıyla mümkün olabileceğini savunmanın adıdır. Güncel siyasi tartışmaların merkezinde yer alan kimlik politikaları, Cumhuriyet’in kurucu “millet” tanımını sorgulamaya açmaktadır. “Sözde açılım süreci sözcüleri” olarak tanımlanan aktörler, Cumhuriyet’in temelindeki “eşitlikçi yasal düzenlemeler” yokmuş gibi bir “kandırmaca” ile hareket etmektedir. Türk Milleti “aynı akrep deliği”nden tekrar sokulmayacaktır.
Millet Olmak, herhangi bir etnik kökenden olmaktan daha fazlasıdır. “Millet” olmanın, modern siyasi bir irade beyanı olduğu; “etnisite”nin ise daha çok antropolojik, dilsel veya soy temelli bir aidiyeti ifade ettiği açıktır. Bu iki kavramın birbirine karıştırılması veya birinin diğeri yerine ikame edilmeye çalışılması, Türkiye Cumhuriyeti’nin “sosyal, laik, çağdaş bir hukuk devleti” olma vasfının temelini sarsan tehlikeli bir girişimdir. Aynı zamanda sürekli tekrarlanan başarısızlığa aday bir denemedir.
Etnisite: Göreceli olarak dar bir coğrafyada, ortak dil, din veya kan bağı gibi unsurlara dayanan bir toplumsal grubu ifade eder. “Dünyada binlerce etnik grup vardır.” Bu grupların varlığı doğal bir sosyolojik gerçekliktir. Her grup millet olamaz, ama bir millet içinde çeşitli gruplar olabilir.
Millet (Ulus): Etnisitenin aksine, “millet” olmak, bu dar aidiyetleri aşan bir üst kimliği gerektirir. Bu ise, “Millet olmak tarihsel ve kültürel kökleri, etkileri binlerce yıla yayılmış olmayı gerektirir” şeklinde tanımlanır. Bu, sadece ortak bir geçmişe değil, aynı zamanda ortak bir gelecek tasavvuruna, siyasi bir iradeye ve bu iradeyi koruyan hukuki bir (vatandaşlık) bağa sahip olmayı ifade eder.
Bu bağlamda “Türklük”, salt etnik bir kökeni değil, “her........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden