Yarım Kalan Hikâye: Türk ve Kürt Kardeşliğinin Tarihî ve Manevî Temelleri

Tarih, yalnızca geçmişin kronolojik bir kaydı değildir; aynı zamanda bir milletin hafızası, ruhu ve kaderidir.
Anadolu coğrafyasında asırlardır birlikte yaşayan Türkler ve Kürtler, bu kaderin iki ana damarını oluşturur.
Yüzyıllar boyunca aynı topraklarda, aynı inançla, aynı idealler uğruna omuz omuza yürümüş; zaferleri de acıları da paylaşmışlardır.
Bu birliktelik, sadece siyasî bir ittifak değil, derin bir medeniyet ortaklığıdır.

Bugün, bölgesel çatışmaların, kimlik tartışmalarının ve dış müdahalelerin gölgesinde yeniden hatırlanması gereken bir gerçek vardır:
Türk ile Kürt’in hikâyesi bitmemiştir. O hikâye sadece yarım kalmıştır.

Tarih boyunca Türkler ve Kürtler, farklı coğrafyalardan gelip aynı kader çizgisinde buluştular.
Eşref-i Bitlisi’nin siyaset ve hikmet dolu aklıyla, Yavuz Sultan Selim’in stratejik iradesi birleştiğinde Osmanlı’nın doğu sınırları sadece korunmakla kalmadı; birliğin temelleri atıldı.
Safevî tehdidine karşı verilen ortak mücadele, iki halkın ümmet bilinci etrafında kenetlendiği bir dönüm noktasıydı.

Osmanlı İmparatorluğu’nun yükselişinde Kürt beylerinin ve âlimlerinin oynadığı rol, Türk devlet aklıyla Kürt bilgeliğinin nasıl birbirini tamamladığının en açık göstergesidir.
Birlikte kurulan şehirler, medreseler, köprüler ve vakıflar, yalnızca fiziki........

© Van Havadis