menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

ANTİ-SİYONİST OLMAK İNSAN OLMANIN ZORUNLU BİR GEREĞİDİR

11 0
21.06.2025

“ANTİ-SİYONİZM” pek kullanılan bir kavram değildir.

Bu konuda yaygın olarak kullanılan kavram “ANTİ-SEMİTİZM”dir.

Esasen bu iki kavram aynı değildir.

Anti-semitizm, anti-Siyonizm’i de kapsayan geniş bir mana ve muhtevaya sahiptir.

Anti-semitizm suçlu-suçsuz, cani-masum, İsrail’in caniliklerini tasdik eden ya da etmeyen, diğer insanlara hukuk dışı yollarla zararı olan ya da olmayan, Siyonist olan ve olmayan bütün Yahudilere karşı düşman olmayı ifade etmektedir.

Esasen yer kürede bütün Yahudiler, suçlu olarak düşmanlığı hak eden kişiler değildir.

Meşru ve hukuki sınırlar içinde yaşayan, düşmanlık beslemeyi hak etmeyen, çok sayıda Yahudi mevcuttur.

Yahudiler de, hukuki sınırlar içinde kalarak ticaret yapabilirler, şirketleşerek büyük iş ve sermaye sahibi olabilirler, ittifaklar tesis edebilirler, her türlü faaliyetlerde bulunabilirler.

Yahudiler hukuki sınırlar içinde kalarak ifade hürriyetlerini kullanabilirler.

Yahudiler, din ve vicdan hürriyetine sahiptirler, dinlerinin hak olduğuna inanabilirler, dinlerini öğrenebilirler, dini gerekleri yerine getirebilirler, ibadetlerini yapabilirler.

Burada masumiyetin ve meşruiyetin ölçütü, başkalarına zarar vermemek, açık ve mevcut tehlike teşkil edecek şekilde dini telkin ve tebliğlerde bulunmamak, şiddeti önermemek, şiddete yönelmemektir.

Bu tür Yahudilere karşı anti-semitizm tutumu içinde olmak, insan hakları, din ve vicdan hürriyeti ile çelişir. Her bir insan gibi, bu Yahudilerin de her türlü insan hakları mevcuttur. Bunlara başta hayat hakkı olmak üzere her türlü insan haklarının tanınması, saygı gösterilmesi, düşmanlaştırılmaması, dışlanmaması insan olmanın zorunlu bir gereğidir.

Bu konuda bir Yahudi ile bir Müslümanla, bir Hristiyan ya da diğer kişiler arasında haklara sahibiyet ve hakların korunması açısından hiçbir fark yoktur.

Bir Müslümanı haksız yere öldürmekle bir Yahudi’yi ya da Hristiyan’ı haksız yere öldürmek ya da haklarını gasp etmek arasında hiçbir fark yoktur.

Seküler laik hukuk açısından da bu böyledir, İslam hukuku açısından da bu böyledir.

Nitekim Kur’an’da yer alan “Kim bir insanı haksız yere öldürürse bütün insanlığı öldürmüş gibi olur (Maide Suresi, 32. ayet)” ayetin kapsamına, Müslümanlar yanında diğer bütün insanlar da dâhildir. Çünkü bu ayette, “Kim, haksız yere bir MÜSLÜMAN’ı öldürürse” denmiyor, “kim haksız yere bir İNSANI öldürürse” deniyor. Burada “İNSAN” kelimesi sadece Müslümanları değil Yahudiler de dâhil bütün insanları kapsıyor.

Nitekim tarihte Osmanlı Devleti sınırları içinde binlerce Yahudi, Hıristiyan ve diğer din mensupları, hukukun dışına çıkmadıkları sürece tam emniyet içinde yaşadılar.

Hatta Hz. Muhammed (SAV) zamanında, Medine Sözleşmesinin taraflarından biri de Yahudilerdi. Yahudiler, Hz. Muhammed (SAV) zamanında Medine Sözleşmesi hükümlerine uygun yaşadıkları sürece emniyet içinde Müslümanlarla birlikte yaşadılar. Bazı Yahudi kabileleri Medine Sözleşmesini ihlal ettikleri zaman sürgün edildiler, bu Sözleşmeye aykırı hareket etmeyen Yahudiler, Müslümanlarla birlikte yaşamaya devam ettiler.

İnsan Olmanın Zaruri Bir Gereği Olan Bazı Davranışlar

Burada “insan olmak” sözünü biraz açmak isteriz.

İnsan kelimesiyle “VİCDAN” sahibi olan insanı kastediyorum.

Çünkü vicdanı olmayan bir kişi, insanlara zarar vermek noktasından canavarlardan çok daha tehlikelidir.

Vicdan sahibi bir kişinin sahip olduğu vasıflardan biri “ÂDİL” olmaktır.

Vicdanın bizzat kendisi esasen adaleti gerçekleştiren deruni (içsel) bir terazidir.

Geniş manada vicdan‚ kişiyi, kendi ya da başkalarının davranışları hakkında “adalet” ve “ahlâkî değerler” ölçütünde bir muhakeme ve yargılamada bulunmaya iten, kişinin davranışlar hakkında kendi ahlakî değerleri terazisinde tartarak doğrudan ve kendiliğinden yargılama yapmasını sağlayan manevî ve derunî (içsel) bir güçtür.

Vicdanı tamamlayan kavram ahlaktır. Ahlaki kaidelere riayet etmeyenlerin adalet ve vicdan terazisi de........

© Turktime