menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

BIFF 2025: Işığın, Rüzgarın ve Sinemanın Peşinde

7 0
11.10.2025

Bodrum Uluslararası Film Festivali (BIFF), bu yıl ilk kez sahneye çıkarken aslında sıfırdan başlamadı; 12 yıldır süregelen Bodrum Türk Filmleri Haftası ve CineBodrum‘un birikimini devralarak yoluna devam etti. Ancak bu kez hem içeriğinde hem de iddiasında, yerel bir sinema haftasından uluslararası bir platforma dönüşme kararlılığı dikkat çekti.

Bu yönüyle BIFF, yalnızca yeni bir festival değil; geçmişin deneyimini geleceğe taşıyan bir sinema laboratuvarı gibi. Üstelik bunu Bodrum’un ışığına, Akdeniz’in nefesine ve sinemanın sürekli değişen doğasına yaslanarak yapıyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı‘nın desteğiyle, Bodrum Sinema ve Kültür Derneği‘nin öncülüğünde, Muğla Valiliği, Bodrum Belediyesi, Kos Belediyesi ve birçok kurumun iş birliğiyle düzenlenen festival, altı gün boyunca binlerce izleyiciyle buluştu.

15 ülkeden 19 film, 34 gösterim ve uluslararası konukların katılımıyla gerçekleştirilen söyleşi ve atölyeler, kentin hem sinema hem kültür belleğine yeni bir damar ekledi. BIFF‘in asıl iddiası yalnızca iyi filmler göstermek değil, sinema sektörünü yeniden birbirine yaklaştırmaktı.

Bu yıl festivali, Hürriyet Gazetesi yazarı Sayım Çınar, Yüzüncüyıl Gazeteciler Derneği Başkanı Yavuz Yılmaz, Başkan Yardımcısı Hikmet Aydoğan ve Türkiye’nin ilk kariyer koçu olmanın yanı sıra yazarlık kariyerini de sürdüren Yasemin Sungur ile birlikte takip etme fırsatım oldu. Filmler üzerine yaptığımız değerlendirmeler ve festival sonrasında süren tartışmalar, sadece izlediğimiz yapımları değil, bugünün sinema dünyasının yönünü de yeniden düşünmemi sağladı.

Festivalin kurucusu ve direktörü Cenk Sezgin‘in vizyonu, danışmanı Elif Dağdeviren‘in katkılarıyla şekillenen program hem ulusal hem de uluslararası katılımcılar için zengin bir deneyim sundu. Söyleşiler, atölyeler ve çok kültürlü yapısı sayesinde BIFF, Bodrum’un kültürel takviminde kalıcı bir yer edineceğinin sinyallerini verdi.

Ne var ki festivalin sonunda verilen ödüller bu bütünlüğü ne kadar yansıttı, biraz tartışılır. Uluslararası Yarışma’da Jüri Özel Ödülü’nü Yunanistan yapımı “Margo” alırken, En İyi Film Ödülü ve 10 bin avroluk büyük ödül, Avusturya-Almanya ortak yapımı “Beyaz Salyangoz”a gitti.

En İyi Film Ödülü’nü alan “Beyaz Salyangoz”un sinematografisi incelikli, anlatımı neredeyse belgesel duyarlılığında olsa da bu seçimin festivalin Akdeniz’e, çok kültürlülüğe ve duygusal yoğunluğa yaslanan ruhuyla tam örtüşmediğini söyleyebilirim. Bu yüzden jüri tercihi biçimsel zarafetiyle öne çıksa da festivalin sıcak ruhundan bir adım uzakta kaldı.

Oysa yarışma seçkisinde benim favorim olan “Zamanın Renkleri”, kusurlarıyla bile insanın kalbine dokunan, hikayesini yaşamın pürüzleriyle birlikte anlatan bir yapımdı. Cédric Klapisch, zamanı, sanatı ve aile bağlarını ustalıkla iç içe geçirirken; nostaljiyle çağdaşlığı zarif bir dengede buluşturmuştu. Belki de yeni bir festivalin ruhu, tam da bu tür yarım kalmış duyguların, eksik ama içten anlatıların içinde saklıydı.

Yine de Bodrum bu yıl, sinemayla soluyan, düşünen ve tartışan bir şehir olduğunu bir kez daha gösterdi. BIFF‘in geleceği, ödüllerin ötesinde; o tartışmalarda, fikir alışverişlerinde ve ışıklı Akdeniz gecelerinde şekillenecek gibi görünüyor.

Bodrum Uluslararası Film Festivali’nin bu ilk yılında, coğrafi olarak küçük ama sinema anlamında geniş bir evrende dolaşan hikayelerle doluydu. Altı gün boyunca süren gösterimler arasında bazı filmler sessizce kalbime dokunurken, bazıları ise iddiasına rağmen soğuk bir mesafe bıraktı. Aşağıda festivalin Uluslararası Uzun Metraj Yarışması, Panorama ve Bodrum........

© Turkish Forum