P'mi yoksa B'mi, aPtal mı, aBdal mı?
**
Karikatürdeki Deli şöyle diyor:
"Akıllı olmakta zor!
Kafaya takması var, içine atması var… Susması var, konuşması var…
Söylemek isteyip söyleyememesi, sövmek isteyip sövememesi var…
Var da var…!"
**
"Düşünen Adam" heykelini bilirsiniz,(1).
Auguste Rodin’in ölümsüz eseridir ve evrensel olarak aklı, felsefeyi ve derin düşünceyi temsil eder. Amerika’da bir üniversite kampüsünde ya da Fransa’da bir müzede sergilenmesi, düşüncenin değer gördüğünün sembolüdür. Bizde ise akıl hastanesinin bahçesinde yer alması, sorgulamanın, yerleşik düzene karşı çıkmanın “delilik” gibi algılanabileceğinin ironik bir yansıması olan...
İşte o heykel;
Amerika’da Kolombiya Üniversitesi felsefe bölümünde,
Tayvan’da National Tsing Hua Üniversitesi içinde,
Fransa’da Paris’te bir müzenin salonunda,
Çin’de Guangzhou’daki opera binasının girişinde,
Almanya’da Alte Nationalgalerie’de…
Peki, Türkiye’de nerede?
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde!...
Sormak gerekir: Düşünmenin delilik sayıldığı bir ülke miyiz, düşünmek, birey ve toplum için vazgeçilmez değil miydi?
Ama bir gerçek var; bazen iktidarların huzurunu bozduğundan olsa gerek düşünceyi teşvik eden değil de sorgulamayı bastıran o toplumlarda, “düşünen insan” kolayca damgalanabiliyor.
**
Akıllı, deli ya da aptal olmak nedir?
Akıllı olmak;belki dünyayı anlamlandırma, sorun çözme ve hayatı yönlendirme yeteneği ve delilik ise bazen toplumun dışına düşmek, bazen de yaratıcı bir farklılık olabilir. Ama ya o aptallık?
İnanın, o bambaşkadır. O, elindeki zekâyı kullanmayı reddeden, sorgulamayı bırakan, düşünceyi tembelliğe terk etmektir ve bu yüzden akılsızlıktan bile tehlikelidir.Zira akılsızlık bir eksiklik ve tamamlanabilir. Oysa aptallık öyle değil...
Çoğu zaman tercihimiz oluyor, neden?
**
Bir hikâye ile devam edelim;
Akıl hastanesi önünde bir adamın arabasının lastiği patlar, bijonları fırlar ve bulamadığı için yedek lastiği nasıl takacağını kara kara düşünürken, pencereden izleyen bir“deli”, diğer üç tekerden........
© Toplumsal
