menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yaşamın dili: Basit, yalın ve ısrarcı

7 10
29.11.2025

Bizim için özenle kurgulanmış bir yaşam hikâyesi… Doğduğumuz ülke, şehir, mahalle, hatta evin içindeki hava, sesler, kokular bile bu hikâyenin sahnesi. Annemiz, babamız, varsa kardeşlerimiz; onlar bu serüvenin ilk ve en etkili aktörleri. “Doğduğun ev kaderindir” derler ya, ben burada kaderi değişmez bir yazgı olarak değil, bir başlangıç zemini olarak ele alıyorum.

Anne karnından itibaren adım attığımız bu yaşam yolculuğunda, özellikle 10–11 yaşına kadar yaşadıklarımız, duyduklarımız, gördüklerimiz, bize gösterilen ve bizden esirgenen duygular; hepsi bilinçaltımıza birer “enerji damgası” gibi kaydolur. Bu yıllar, bizim bu yaşamdaki temel müfredatımızı oluşturur.

Örneğin, bir ebeveyn bize değersiz hissettiren davranışlarda bulunuyorsa, o küçük yaşlarda “değer” kavramı bilinçaltımıza eksiklik olarak işlenir. Büyüdüğümüzde de yaşadığımız hemen her olayda önce değersizliği görür, onu çok hızlı tanırız. Karşılaştığımız her olayın, her davranışın içinden değersizlik duygusunu mıknatıs gibi çekeriz. Ya da küçük yaşta terk edilme deneyimi yaşadıysak, bilinçaltımız “yaşam güvenilmez” bilgisiyle dolar ve biz farkında olmadan sürekli tetikte, savunmada kalırız. Bir işe girdiğimizde zihnimizin arka planında “Ya işimi kaybedersem?” cümlesi dönüp durmaya başlar. Bu örnekleri çoğaltabiliriz; çünkü her birimiz, insan deneyiminin farklı sahnelerinden geçen zengin bir kurguya sahibiz.

Değer duygusu üzerinden ilerleyelim.
Bir yaşında bilinçaltına “Ben değersizim” kök inancı yerleşmiş bir çocuk, büyüdüğünde bu inançla şekillenmiş bir genç olur. Gençlik yıllarından itibaren yaşadığı her ilişkide, her kırgınlıkta, her hayal kırıklığında —ne kadar masum olursa olsun— hep o eski damga tetiklenir. Bir ilişki yaşarsın; dışarıdan bakıldığında her şey yolunda gibi görünür. Ama yalnız kaldığında zihnin, ilişkideki en küçük ayrıntıları alır, büyütür, evirir çevirir. Çünkü bilinçaltı, kendi inancını doğrulayacak kanıt arar:
“Bak gördün mü? Yine değersizsin.”

Ya da çok başarılı bir proje yaptığında, zihnin arka planda projedeki eksikleri arar ve inan bulur; sonra da sen, “Yine en iyisini yapamadım.” diye kendini ezip durursun. Bir gün, bir ay, bir yıl önceki hâline göre ne kadar yol aldığını görmezsin. Bu süreçteki muazzam başarını fark etmezsin.

İşte yaşam tam burada devreye girer. İlişkiler, insanlar, olaylar —bizimle ilgili sandığımız bütün o dış uyaranlar—........

© Toplumsal