menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

EMİLE ZOLA VE GERÇEK

7 1
08.09.2025

EMİLE ZOLA VE GERÇEK

Abbas Bilgili

Fransa’nın ve dünya edebiyatının tanınmış romancılarından Emile Zola (1840-1902) son romanını Dreyfus konusundan esinlenerek yazmıştı. Edebiyatta natüralizm akımının öncüsü ve en önemli temsilcisi olarak bilinen yazar, kaleme aldığı romanlarında toplumu bir laboratuvar gibi görüyordu. Dreyfus olayının başlangıcında, yani 1894 yılında İtalya seyahatinde olan Zola, döndükten sonra konuya müdahil olma gereği duymuş ve suçsuz yere mahkum ve sürgün edilen Dreyfus’un suçsuzluğuna kanaat getirerek, yazdığı yazılarla Fransa’yı adeta sallamıştı. 25 Kasım 1897’de Le Figaro’da Gerçek Yürüyor başlıklı yazısını “Gerçek yürüyor, onu hiçbir şey durduramayacak” cümlesi ile bitirmişti. 6 Ocak 1898’de Fransa’ya Mektup başlığı ile yayınladığı yazıda “Gerçeğin kendisinde her türlü engeli ortadan kaldıran bir güç vardır. Ve, gerçeğin yolu kesildiği, uzun ya da kısa süre yer altına gömülmesi başarıldığı zaman gücü birikir, şiddetle patlayacak hale gelir; o kadar ki, patladığı gün, her şeyi kendisiyle birlikte havaya uçurur” diyordu. 13 Ocak 1898’de L’Aurore (Şafak) gazetesinde Cumhurbaşkanına yazdığı açık mektubun başlığı ise “Suçluyorum” idi. Yazılarında sürekli gerçek kavramına vurgu yapan yazar, bu konuda kaleme aldığı çok sayıdaki yazıyı 1901’de yayınladığı Gerçek Yürüyor isimli kitabında topladı.

Zola, bu yazılarından dolayı büyük bir riski göze almıştı. Çünkü o dönemde Dreyfus’u savunmak vatan hainliği gibi algılanıyordu. Nitekim hem saldırıya uğramış ve hem de yargılanarak cezaya çarptırılmıştı. Cezaevine girmemek için dostlarının yardımıyla bir süre için İngiltere’ye gitmek zorunda kalmıştı. Yazdıklarıyla Dreyfus Davası’nın gidişatının değişmesinde rol oynamış, dosyanın yeniden açılmasında etkili olmuştu. Dreyfus, ikinci defa yargılanmasında yine suçlu bulunmuş, ancak suçsuzluğu bilindiği için Cumhurbaşkanınca affedilerek serbest bırakılmıştı. Ne yazık ki Emile Zola, Dreyfus’un 1906 yılında suçsuz bulunarak aklanmasını göremedi, çünkü 1902 yılında yatak odasındaki şömineden sızan gazdan dolayı ölmüştü. Bu ölüm kuşku ile karşılanmıştı.

Zola 1902’de öldü, ancak öldüğünde henüz yayınlanmayan bir romanı vardı ve adı da Gerçek idi. Gerçek, Zola’nın ölümünden bir yıl sonra 1903 yılında yayınlandı. Ünlü romancımız Reşat Nuri Güntekin, bu romanı Hakikat adıyla dilimize çevirdi ve 1929 yılında Türkiye’de de yayınlandı. Reşat Nuri’nin 1928’de yayınlanan Yeşil Gece isimli romanı da büyük ölçüde Emil Zola’nın Gerçek isimli romanından esinlenmişti. Her iki romanda da idealist öğretmenlerin gerici, dinci, tarikatçı grupların yaydığı karanlığa karşı aydınlığı savunduklarını görüyoruz. Romanlardaki bu benzerlikler üzerine bilimsel çalışmalar da yapılmıştı. Gerçek’in idealist öğretmeni Marc gibi Yeşil Gece’nin idealist öğretmeni Şahin Hoca da gerçeğin peşinde koşarken susmayacağını “Susarsam beni kendi içimdeki ateş yakacak” sözleriyle ifade eder. Osmanlı’nın son zamanlarında bir Anadolu kasabasında medrese eğitimi ile bilimselliğin çatışmasının topluma yansıması sunulmaya çalışılmıştır. Zola’da da karanlık ile aydınlığın çarpışması konu edinilmiştir.

Emile Zola’nın romanında Dreyfus’un adı hiç geçmiyordu ama konu tamamen ondan esinlenmişti. Yahudi olduğu için casuslukla suçlanıp mahkum ve sürgün edilen Dreyfus’un yerini romanda Yahudi olduğu için tecavüzle suçlanan öğretmen Simon almıştı. Simon, düzgün bir insan ve idealist bir öğretmendi. Yakını olan bir erkek öğrenciye tecavüz ederek öldürmekle suçlanıyordu. Romanın esas kahramanı Marc da idealist bir öğretmendi ve Simon’un da arkadaşıydı. Dreyfus olayında olduğu gibi, taraflı ve bağımlı yargıçlar, düzmece bilirkişi raporları, yalancı tanıklarla mahkum ettirilen Simon’un ömrünün önemli kısmı cezaevinde geçer. Gerçek suçlu ise Gorgias isimli tarikatçı bir papazdır. Suçsuzluğunun........

© tarihistan.org