menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Algoritmaların gölgesinde haber: Görüyoruz ama hissedemiyoruz

14 2
07.08.2025

Diğer

Konuk Yazar

07 Ağustos 2025

Eskiden bir haberi hangi editörün hangi sayfaya koyduğu önem taşırdı. Çünkü bu karar, toplumun neyle yüzleşeceğini, neyi konuşacağını belirlerdi. Editoryal seçimler, haberin zamanlaması, bağlamı ve kamusal değeri üzerinden yapılırdı. Bugün ise bu rol, giderek algoritmalara devredilmiş durumda. Artık haberler, bir gazetecinin vicdanı ya da muhakemesiyle değil, tıklanma olasılığı, izlenme süresi ve duygusal “tetikleyicilik” potansiyeli ile biçimleniyor.

Bu dönüşüm, yalnızca neyin görünür olduğunu değil, neyin tamamen görünmez kaldığını da belirliyor. Kadın cinayetleri, göçmen ölümleri, çevre felaketleri gibi haberler ya algoritmaların ilgisini çekmediği için ya da “izleyicinin moralini bozar” gerekçesiyle editoryal süzgeçten geçemiyor. Buna karşın sistem, dikkat süremizden çok duygularımızı işletmekle ilgilendiği için, bir dedikodu, bir yalan haber ya da öfke yüklü içerikler hızla yayılıyor.

Dijital çağda felaketlerin görsel temsilleri çoğaldı, ancak insani yönleri silikleşti. Savaşlar, göçler, cinayetler haber bültenlerinde yer alıyor fakat izleyiciyle duygusal bir bağ kurulmuyor. İzlenen şey, çoğu zaman olayın kendisi değil, estetikleştirilmiş bir yansıması.

Medya artık “göstermekle yetinen”, duyguyu taklit eden bir anlatı diline yöneliyor.

Elena Chouliaraki’nin belirttiği gibi, medya giderek izleyicide sorumluluk hissi doğurabilecek ahlaki duyarlılıktan uzaklaşıyor. Susan Sontag da “Başkalarının Acısına Bakmak” adlı eserinde, trajedilerin giderek estetik bir nesneye dönüştüğünü, izleyicinin gerçekliğe değil, onun stilize edilmiş versiyonuna maruz kaldığını vurguluyor.

Jean Baudrillard’ın simülasyon kavramıyla bu dönüşümü birlikte düşünürsek, medya artık gerçeği........

© T24