Bilim ve siyaset: (5) Hakikatin politikası
Diğer
31 Ağustos 2025
Karikatür: Yakup Karahan
Geçen haftadan devam...
Bilim ve siyaset ilişkisi üzerine Psikiyatrist Dr. Oya Saldı Özgür ile söyleşimizin geçen haftaki 4. bölümünde, halk sağlığının yalnızca bilimsel değil aynı zamanda derin bir iktidar meselesi olduğunu ele alarak bilimsel bilginin politik bağlamlardan bağımsız olamayacağını ortaya koyarken, özellikle pandemi gibi krizlerde bu bilginin nasıl araçsallaştırıldığını tartışmıştık. Prof. William Bicknell’in “halk sağlığı, kimin ne zaman ve ne derece sefaletle öleceğine karar verme sanatıdır” sözü etrafında, sağlık politikalarının bireyleri değil sistemleri nasıl görünmez kıldığını örneklerle ortaya koymuştuk. Bu hafta, hakikatin politikasına odaklanıyoruz.
Büyük bir olasılıkla, ideal bir dünyada bilim ve tıp, yalnızca kanıtlarla, etik değerlerle ve kamu yararı yaklaşımıyla yönlendirilirdi. Ne var ki, yaşadığımız dünya bu denli bir yalınlığa olanak tanımayacak kadar karmaşık. Gerçekte, bütçelerin, önceliklerin ve kamu güvenliğinin yalnızca laboratuvarlarda ve kliniklerde değil, parti merkezlerinde, parlamentolarda ve basın brifinglerinde de şekillendirildiği siyasi bir dünyada yaşıyoruz. COVID-19 salgını, iklim değişikliği tartışmaları ve üreme haklarıyla ilgili tartışmalar bize tıp ve bilimin siyasetten muaf olmadığını, aksine siyasetle iç içe olduğunu gösteriyor.
Ben, soracağım soruya çerçeve çizmekle meşgulken, Oya soruyu beklemeden söze giriyor; sorulara yanıt verirken, soruyu doğru anlamanın önemli olduğunu söylüyor. “Daha soru sormadım ki” diyemeden de açıyor konuyu: “Bazen kelimeler arasında dolaşırken, insanlar arasındaki anlaşmazlıkların çoğunun bundan kaynaklandığını düşünürüm. Öyle ya, en azından şimdi burada, sen ideal dediğinde ne kastediyorsun, ben ne anlıyorum? Yanıtlarımız da buna bağlı olarak değişiyor çünkü.”
“Haklısın,” diyorum Oya’ya ve bayıldığım iki iletişim kuramıyla devam ediyorum. “Kuram 1: Dünyadaki sorunların yarısı, insanların farklı şeyler için aynı kelimeyi kullanmasından kaynaklanır. Kuram 2: Dünyadaki sorunların diğer yarısı, insanların aynı şey için farklı kelimeler kullanmasından kaynaklanır.”
Karşılıklı gülüşüyoruz... Oya, “ideal” sözcüğünü irdelemeye devam ediyor, ideal dünya nedir diye... “Platon’un Devlet’inde tariflediği yönetimin hüküm sürdüğü mü, Thomas More’un Ütopik Ada’sındaki mi, Tomasso Campanella’nın Güneş Ülkesi mi? Hadi ortak bir anlayış geliştirdik diyelim; Lewis Carol’un Alice Harikalar Diyarında, Alice’e basitçe söylettiği şekliyle, zamanın üzerimizdeki etkilerini nereye koyacağız? ‘Dünü anlatmanın bir yararı olacağını sanmıyorum, çünkü dün başka biriydim…’ değil mi?”
“Dolayısıyla sorun”, diyorum Oya’ya, “siyaseti tıptan uzaklaştırıp uzaklaştıramayacağımız değil -muhtemelen siyasi etkiyi tamamen ortadan kaldıramayız (kaldırmamalıyız da aslında -halk sağlığının kamu politikasına ihtiyacı var çünkü), ancak çarpıtma ve kötüye kullanımı sınırlandırabiliriz. Türkiye gibi merkeziyetçi yapıya sahip ülkelerde, bilimsel kararlar çoğu zaman siyasi tercihlere bağlı olarak veriliyor. Ben senden çözüm önerileri duymak isterim.”
“İşte yine de yarattığım bu kafa karışıklığına bir nebze son verecek şahane bir sözcük biliyorum: Evrensel.” diyor Oya, “Zamana ve mekana kafa tutan bu sözcüğü, Gigis’in Yüzüğü’nde anlatılan etik gibi, günümüze taşıyan ana bir değer var, o da evrensel etik.”
Gigis’in yüzüğü, Platon’un Devlet adlı eserinin ikinci cildinde (2:359a–2:360d) geçen varsayımsal bir sihirli yüzüktür. Yüzük takıldığında sahibine görünmezlik yeteneği kazandırmaktadır. Bu bölümde, yüzük örneği üzerinden, adaletsizlik yapmanın olumsuz sonuçlarından korkmayan rasyonel ve akıllı bir kişinin yine de adil davranıp davranmayacağı sorgulanmaktadır.
Hikayenin temelinde, bir bireye verilen sonsuz güçle birlikte ortaya çıkan etik sorumluluklar ve bu sorumlulukların zamana, mekana ya da kişisel çıkarlarımıza göre değişmezliği yatıyor. İyilik, adalet ve sorumluluk gibi değerler, sadece bireysel tercihler değil; insanlığın ortak paydasında yer alan, kuşaktan kuşağa aktarılması gereken ilkeler olarak anlam kazanıyor. Bu nedenle, Gigis’in Yüzüğü sadece antik bir hikaye değil; modern dünyada da rehberlik eden, etik değerlerimizi sorgulayan ve güç ile sorumluluk arasındaki dengeyi hatırlatan zamanaşırı bir öğretidir.
“Tam burada, Lawrence........© T24
