Karbonhidrat saymak ya da saymamak, işte bütün mesele bu!
Diğer
19 Aralık 2025
Arkadaşım Diyabet Karbonhidrat-Bolus Hesaplayıcı
Bu yazıyı 4. Ulusal Çocuk ve Ergen Diyabet Sempozyumu (18-21 Aralık 2025) için trenle Ankara’ya giderken yazıyorum ama başlığını Shakespeare’in Hamlet oyunundan alınma, dünyanın bu ünlü sözüne nazire yaparak seçmem, tren yolculuğunun esinleyici olmasından değil, bu sözün “ikilem” dediğimiz durumu en iyi anlatan söz olmasından. Benim ana uğraş alanım olan Tip 1 diyabette yemek yönetimi, uzun süredir özenli karbonhidrat sayımı ve katı sayılabilecek yemek öncesi insülin zamanlamasına dayanmaktadır ve tip 1 diyabet yönetiminin önemli ikilemlerinden birisidir.
Ancak, karbonhidrat saymak uzaktan göründüğü kadar kolay değildir; belli bir bilişsel bir yükü olduğu gibi günlük yaşamda sürdürülmesi de zordur. Bu nedenle de Tip 1 diyabetlilerin kendileri ve aileleri önce, bir heves ve gayretle, rakamlara, hesaplamalara hâkim olarak, yanlarında tartı taşıyarak karbonhidrat saymaya başlarlar ama daha sonra bu özenleri aşına aşına, “göz kararı” saymaya ya da “karbonhidrat saymaya gerek yok” noktasına kadar gelebilir.
Tip 1 diyabetli olmayan bir kişide insülin salgılayan beta hücreleri ve tabi onunla simbiyotik şekilde yaşayan alfa, gama, delta ve epsilon hücreleri sayesinde kan glukozu açlıkta 70-100 mg/dl, toklukta ise 70-140 mg/dl arasında tutulur. Bu fonksiyonda ana rol insülin salgılayan beta hücrelerine (adacık hücrelerinin yüzde 70’ni oluşturur)aittir.
Bu hücrelere yiyecekler ağzımıza girdiği andan, sindirilip kan dolaşımına geçtiği ana kadar birçok sinyal gelir ve bu sinyaller sayesinde önce ilk faz insülin salgısı ismini verdiğimiz depolanmış insülini hızla kana boşaltır ve sonra gerekirse ikinci faz insülin salgısı ile glukozu kontrol altına almaya çalışır. Ayrıca açken de karaciğerdeki depolardan glukoz geçişini kontrol edecek kadar bazal insülin salgılar. İlk faz insülin salgısı, beyaz ekmek, kek, lifsiz şekerler, pilav gibi glukozu dik (bizim ekibin diyetisyeni Tuğba Gökçe buna “füze gibi” der) yükselten yiyeceklerin etkisini karşılar ve tip 1 diyabet olurken önce bu fonksiyon bozulur.
Bütün bunları başlığa bağlayarak özetleyecek olursak, pankreas beta hücreleri, kullandığımız dille anlatılamayacak hassaslık ve karmaşıklıkta “karbonhidrat” sayar ve protein, yağ gibi diğer makrobesin ögelerini de dikkate alarak insülin salgılar.
Günümüzde henüz tip 1 diyabeti iyileştirmek, beta hücrelerinin (ve diğer hücrelerin) yitirilen fonksiyonlarını geri getirmek mümkün değildir ama sensörlerle insülin iletimini entegre eden algoritmalar sayesinde beta hücrelerine benzer (aslında burada sonsuz bir mesafe vardır) şekilde insülin vermek mümkündür. Bu algoritmaların henüz başarılı olmadığı konu ise yiyecekleri karşılayacak hız ve miktarda (buna bolus insülin denir) insülin vermektir.
Karbonhidrat sayımı işte bu başarılamayan görevi tip 1 diyabetlinin kendisinin veya ailesinin yapması, her öğünde yemeyi planladığı ya da önüne konan yiyeceklerdeki karbonhidrat miktarını hesaplayarak (Resim 1), buna uyan miktarda insülini yemekten 10-15 dakika önce göndermesi demektir. Dolayısıyla önce yiyeceklerdeki karbonhidratları “sayması” sonra bunu, her öğün için değişen insülin/karbonhidrat oranı (İK olarak da bilinir) ile insülin dozu hesabında kullanması gerekir.
Nereden bakarsanız bakın tip 1 diyabet yönetimin en zor kısmı, yemeklerin yönetimidir ve bunun esası da hızlı etkili insülin etkisi ile yiyeceklerin etkisini eşleştirme, “kafa kafaya getirme”, “senkronize” etme maharetidir. Çocukların sevdiği birçok yiyecek özelliklerinden dolayı zorluk çıkardığı gibi kullandığımız insülinler henüz fizyolojik insülin salınımını taklit etmekten uzaktır. Beta hücreleri yiyecekler kana karışınca hemen müdahale eder ama bizim........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein