menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İyi yönetişim ve meşrutiyet

29 1
04.10.2025

Diğer

04 Ekim 2025

Erdoğan ve Trump

ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın geçenlerde meşruiyet konusunda söylediği sözler kıyamet kopardı. Bu konuda yazı yazmayan kalmadı. Konunun önemi nedeniyle ben de kervana katılmak istedim.

Tom Barrack şöyle diyor:

“Türkiye’de bir demokrasi var ama otoriter gibi. Başkan Trump dahice bir şekilde ‘çözüm olarak ona meşruiyet vermeliyim’ dedi.”

Bu sözlerden anlaşılan, Trump Türkiye’de iktidarın bir meşruiyet sorunu olduğu sonucuna varmış. Meşruiyet eksikliğinin ABD desteğiyle giderilebileceğini düşünüyor. Bu sözler şu varsayıma dayanıyor: ABD öylesine güçlü bir devlettir ki, meşruiyetini yitirmiş bir iktidar, onun desteğiyle işbaşında kalabilir. ABD’nin desteği halk desteğinin yerine geçebilir. Gerçi Barrack ertesi gün sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyleyen beyanlarda bulundu. Ama sözleri, Türkiye’deki iktidarın meşruiyet sorununu su yüzüne çıkarmıştı.

Meşruiyet, bir ülkede yaşayan yurttaşların devletin yönetme hakkının bulunduğunu kabul etmesi ve devletin yürürlüğe koyduğu yasalara uyması olarak tanımlanabilir. Demokratik meşruiyet hem yasama, hem de yürütme organı için geçerli.

Bu tanım egemenliğin kaynağının halk olduğu ilkesinin ifadesi. Halkın rızası olduğu sürece bir iktidar ülkeyi yönetme hakkına sahiptir. Meşruiyet, dinamik bir kavram. Seçimle iş başına gelen ve meşruiyete sahip olan bir iktidar, zamanla hukuk devletinin çizdiği sınırları içinde kalmadığı ya da insan haklarını ihlal ettiği için meşruiyetini yitirebilir. Demokrasiyle yönetilen bir ülkede meşruiyetini yitiren iktidarın seçime gitmesi gerekir.

Meşruiyet yönetenle yönetilen arasındaki bir ilişki. Yabancı bir devletin başka bir devlete meşruiyet vermesi söz konusu olamaz. Yabancı bir devletin desteği, bu devlet ABD bile olsa, halk desteğinin yerine geçemez.

Hukuk devleti ile temel hak ve özgürlükler siyasal iktidara meşruiyet veren en önemli unsurlar. Hukuk devleti ile siyasal iktidar karşı karşıya değil, iç içe geçmiş kavramlar. Amaç da bireyin haklarının, insanlık onurunun devlet tarafından etkili bir biçimde korunması.

Siyasal iktidarın halkın rızasına dayanması, ikisi arasında doğrudan bir ilişki bulunması demokrasiyle yönetilen ülkeler için geçerli. Totaliter-otoriter rejimlerde ise oyunun kuralları çok değişik. Bu tür rejimlerde iktidar ya da ülkeyi yöneten tek adam, halkın rızası olmadan da iktidarda kalacağına inanır.

Bunun için hukuk devleti, yargı bağımsızlığı rafa kaldırılır. Bir baskı, korku rejimi kurulur. Bu gibi rejimlerde halkın iradesinin üstünde, ondan daha önemli “dava” vardır. Kendi meşruiyetlerinin temelini “dava” oluşturur. Davanın dayandığı ideolojik nedenler kişisel çıkarlarla karışabilir. “Dava” uğruna hukuk, araçsallaştırılır, temel hak ve özgürlüklere yasaklar getirilir. “Dava” devlet terörüne yol açar.........

© T24