Kusurlu demokrasiden mutlak diktatörlüğe geçiş: Almanya örneğinden çıkarılacak dersler
Diğer
02 Mart 2025
Demokratik Weimar Cumhuriyetinden otokratik Nazi diktatörlüğüne
Geçen haftaki yazımda portakal saçlı ve fondötenli reis Trump'ın despot Napolyon'a özendiğini ve gelecekte gaddar Hitler'in mi yoksa palavracı Mussolini'nin mi yolundan gideceğini tam kestiremediğimi yazmıştım.
Bugün de size Almanya'daki kusurlu Weimar Cumhuriyetinin muhalefetin bölünmesi ve dış dünyanın beceriksizliği sonucunda Nazi rejimi gibi nasıl bir dehşet imparatorluğuna dönüştüğünü hatırlatmak ve alınması gereken birkaç dersi özetlemek istiyorum.
Weimar Cumhuriyeti Almanya'nın 1918'den 1933'e kadar olan dönemini kapsayan demokratik bir devlet yapısıydı. I. Dünya Savaşının ardından imparatorluk rejiminin çökmesiyle kuruldu. Ancak varlığı boyunca birçok siyasi, ekonomik ve sosyal sorunla mücadele etmek zorunda kaldı ve birbiriyle didişen geleneksel partilerin arasından sıyrılan Adolf Hitler'in iktidara gelmesiyle son buldu.
Weimar cumhuriyeti kurulduğu andan itibaren siyasi istikrarsızlıkla boğuştu. Parlamenter sistem çok sayıda partinin varlığı ve koalisyon hükümetlerinin sık sık değişmesi nedeniyle etkisiz kaldı. Demokratik yapı hem aşırı sağ hem de aşırı sol partilerin saldırısına uğradı.
1920'lerdeki komünist Spartakist ayaklanması ve Nazilerin Birahane darbesi cumhuriyetin ne kadar kırılgan olduğunu gösterdi. Bu istikrarsızlık hükümetlerin uzun vadeli politikalar üretmelerini engelledi ve toplumda güven kaybına neden oldu.
Weimar Cumhuriyeti I. Dünya Savaşından sonra imzalanan Versay anlaşmasının ağır şartlarını yüklenmek zorunda kaldı. Anlaşma büyük bir savaş tazminatını ve toprak kayıplarını içerdiği nedeniyle Alman halkında öfke ve mağduriyet duygusu yarattı.
Versay zincirleri diye anılan anlaşma cumhuriyetin meşruiyetini zayıflattı ve halkın gözünde cumhuriyet yönetimini bir ihanet ile eşdeğer hale getirdi. Bu durum doğal olarak aşırı sağcı grupların oluşup yükselmesi içim verimli bir ortam hazırladı.
Cumhuriyet öte yandan 1920'lerin başında hiperenflasyon ve 1929 Büyük Buhranı gibi çok ciddi ekonomik krizlerle başa çıkmak zorunda kaldı. Hiperenflasyon döneminde el arabası dolusu markla ekmek almaya gidenlerin anekdotları paylaşıldı. Halkın alım gücü çok büyük ölçüde düştü. 1929/30 ekonomik krizi işsizliği artırdı ve toplumsal huzursuzluğu ve radikalleşmeyi körükledi.
Siyaset alanında sol kanatta komünistler cumhuriyeti devirmeye çalışırken sağ kanatta monarşistler ve nasyonal sosyalistler demokratik sistemi hedef aldı. Özellikle Naziler cumhuriyetin zayıflıklarını kullanarak etkili propaganda yaptı ve destek kazandı.
Weimar anayasası demokratik bir yapı kurmayı hedeflese de bazı önemli zaaflara sahipti. Özellikle cumhurbaşkanına verilen olağanüstü yetkiler demokratik süreçleri zayıflattı ve daha sonra Hitler'in iktidara gelmesi ve diktatörlüğünü kurup güçlendirmesi için kullanıldı.
Nisbi (orantılı) seçim sistemi parlamentoda çok sayıda partinin temsil edilmesine neden oldu ve bu siyasi kutuplaşmayı ve istikrarsızlığı artırdı.
Weimar Cumhuriyeti döneminde Alman toplumu derin siyasi ve sosyal bölünmeler yaşadı. İşçi sınıfı, burjuvazi, monarşistler ve cumhuriyet yanlıları arasındaki çatışmalar toplumsal bütünlüğü zedeledi. Bu bölünmeler cumhuriyetin ortak bir ulusal kimlik oluşturmasını engelledi ve siyasi istikrarsızlığı besledi.
1923 yılında Adolf Hitler Almanya'daki demokratik Weimar cumhuriyetine ve hükümete karşı bir ayaklanma başlattı. Yakalanıp yargılandı ve işlediği suçlar bağlamında hafif bir cezaya çarptırıldı.
Ancak Hitler davanın siyasi bir zulüm olduğunu iddia etti ve kendisini başarılı bir şekilde yozlaşmış Sosyal Demokratların kurbanı olarak tanımladı. Kendisini sıradan insanın sesi olarak konumlandırdı. Tümünü Marksist olarak etiketlediği seçkinlere, kültürel yozlaşmaya ve düzene karşı sövdü. Eğitim sisteminin çocuklara Almanya'dan nefret etmeyi aşıladığını iddia etti ve Almanya'yı tekrar büyük yapacağına dair söz verdi.
Hitler tabanını sağlamlaştırmak için azınlıkları ve özellikle........
© T24
