menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Eşyaların gölgesinde insan

15 0
19.10.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

19 Ekim 2025

Avustralya’nın kadim topraklarında Aborijinler karşılaştıkları ilk beyaz adamları elleri ceplerinde çizdiler. Çünkü doğayla sıkı bağlantı içinde yaşayan bu yerel halk doğayla birlik içinde, dış dünyadan bir parçayı “benim” kılmaya ihtiyaç duymadan yaşıyordu.

Onlar için ellerin açıkta olması, karşılıklı güvenin ve açıklığın göstergesiydi.

Böylesi açıklıkta bir yaşam sürdüren Aborijinlerin, ellerini ceplerine koymuş beyaz adamı; “kendini ve niyetini gizleyen” ve “toprakla bağı zayıf” biri olarak yorumlanmış olması muhtemel.

En eski “cep” benzeri nesneler giysinin içinde değil, dışında taşınan keselerdi.

Taş Devri insanları, deriden veya dokumadan yapılmış küçük torbalarla taş, tohum, alet veya tılsım taşırdı.

13. ve 14. yüzyıllarda, giysilerde “cep için yarık” açılmaya başlandı — kese giysinin altına gizlenebiliyordu. Bu, hem gizliliğin hem de kişisel alanın gelişimiyle ilişkilendiriliyor.

Cebin giysinin bir parçası haline gelmesi ise Avrupa’da 16.-17. yüzyıllara denk geliyor.

Cep; insanın sabit bir yerden bağımsız olarak kişisel eşyasını yanında taşıyabilmesini sağlar, bedenin içinde bir “özel alan” oluşturur ve bu sosyologlara göre mahremiyet bilincinin ve “kendine ait olan”ın bir simgesidir.

Cepte taşınan şey, artık bireyin “kendi eşyası” olur ve bu da insanlık tarihinde mülkiyet ve kişisel kimlik anlayışının evriminde önemli bir adımdır.

Cepler; insanın eşyasını kontrol etme, saklama ve güvende tutma ihtiyacını yansıtır.

Cepte taşınan şey, yalnızca eşya değildir; giz, güven ve sahiplik duygusudur. Bir nesneyi cebine koymak, onu “dış dünya”dan ayırmaktır; onu “benim” kılmaktır.

Bir bakıma cep, medeniyetin de küçük bir cebidir: içinde taşıdıklarımız kadar, biz de cebimizin........

© T24