menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yazılmamış bir romanın iki kahramanı

16 0
01.06.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

01 Haziran 2025

İstanbul'un Fatih tarafından kuşatılıp alınması resmi tarihimizin en albenili konularından biridir. Tevatürlerle örülü bir fetih hikâyesi anlatılagelir. Oysa bu önemli olayı bambaşka bir göz, sultanın kâtiplerinden Mihail Kritovulos, bütün gerçekliğiyle anlatmıştı ta o zaman. Hayatı hâlâ alacakaranlıklar içinde olan Kritovulos kimdi? Fatih’in gerçekten de hayatının bir bölümünü yazmış ve kendisine sunmuş muydu?

Mihail Kritovulos, tarihsever okurlar için dipnotlardan çağrışım yapan bir addır. Ve elbette bütün dipnotlardaki ya da kaynakçalardaki adlar gibi hemen unutulmaya mahkûm bir yazardır. Oysa o yazılmamış bir romanın kahramanıdır.

Fatih’in yaşam serüveninin 15 yılını bir romancı gibi kurgulayarak, geri dönüşlerle, dönemin ve geçmişin başka olayları ile karşılaştırarak, betimlemeler ve çağrışım dolu tümcelerle yazan Mihail Kritovulos; yalnızca bir tarih yazarı değil, o tarihin içinde yer alan kişilerden biri.

İlk kez sansürsüz ve aslından izlenerek Ari Çokona tarafından Türkçeye çevrilen, editörlüğünü yaptığım ve Heyamola Yayınları'nca yayımlanan “Kritovulos Tarihi”nin yazarı, soylu bir Bizans ailesindendir. Çokona’ya göre Antik Yunancaya ve bu dille yaratılmış edebiyata ilgi duyan Kritovulos, kendini de o dönemle özdeşleştirerek aslında “Kritopulos” olan soyadını Kritovulos biçiminde kullanır.

Bizans’ta siyasal görevler üstlenen, Fatih Sultan Mehmet’in yakınında bulunup bir olasılıkla onun kâtiplerinden ve belki de danışmanlarından biri olan, İmroz (Gökçeada) adasının yöneticiliğini yapan Kritovulos’un, yaşadığı dönemin parlak hükümdarını, kendini de içine katarak bir belgesel roman üslubuyla yazması heyecan verici bir metin ortaya çıkarmış.

Kritovulos, kitabında Fatih’i yalnızca bir hükümdar olarak değil; onu neredeyse bir roman kahramanı gibi tasarlamış. Tarih’in ithafında, Fatih’e, eski zamanların birçok komutanını ün, yiğitlik, bilgelik ve askeri deha açısından kat kat aştığını, ancak onların Helen dilinde yazıldığı için yüzyıllardır anımsandığını, kendisinin başarılarını Helen dilinde aktaracak bir tanığın olmamasını adil bulmadığını söyler. Ardından, eğer yazdıklarını “fuzuli olarak değerlendirirse” önünde saygıyla diz çökerek sessizliğe gömüleceğini ve yerini daha iyi yazabileceklere bırakacağını ekler.

Metnin içinde yazar kendini “İmroz seçkinlerinden Adalı Kritovulos” diye tanımlar ve üçüncü kişi olarak konumlandırır. Adalı hemşerimizin bir ikilemi vardır; Rumdur ve Doğu Roma’yı tarihe gömen hükümdarın yaşadıklarını, başarılarını anlatacaktır! Kritovulos, kendisi bir roman kahramanı olsa şu tümcelerden daha güzel bir savunma yapabilir miydi: “İlk olarak, biz bu kitabı kavmimizi suçlamak ve daha da önemlisi kötülemek ya da aşağılamak için yazmadık. Böyle bir yaklaşım, bu kitapla, amaçlarımızla ve özellikle kişiliğimizle bağdaşmaz. Bunca felaketten sonra kavmimizle birlikte acı........

© T24