menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Uzun, ince yolu gece giden ozan

21 0
23.03.2025

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

23 Mart 2025

Bedri Rahmi Eyuboğlu'nun "Türküler Dolusu" adlı şiirini bilirsiniz. Bir yerinde şöyle der "Şairim / Zifiri karanlıkta gelse şiirin hası / Ayak seslerinden tanırım / Ne zaman bir köy türküsü duysam / Şairliğimden utanırım." Erken Cumhuriyet döneminde, yazarlar, şairler bakışlarını Anadolu'ya çevirdiklerinde gerçekten utandıkları oldu mu bilemeyiz ama imge sarmalında, benzetmelerin çemberinde, sıfatların sığlığında boğulan Anadolucu şiirlerin yanında kimi halk türkülerinin olağanüstü derinliğini görüp şaşırdıklarını söyleyebiliriz. Çünkü türküler, modern edebiyattan farklı kaynaklardan besleniyordu. Derin Anadolu’yu, halkın yüzyıllar içinde birikmiş duyarlılığını hissedebileceğimiz türküleri denize düşmüş bir taşın zaman içinde bütün sivri köşelerinin yuvarlaklaşmasına benzetmek yanlış olmaz. Halk ozanları da öyledir; biri gelir söyler gider, öteki gelir onu biraz daha yetkinleştirir gider; sonra bir başkası gelir, bütün birikimi üstlenir, yeni yapıtlar ortaya koyar ve olağanüstü bir sese, mucizevi bir melodiye dönüştürür her şeyi. Yaşar Kemal (aslında o da Åşık Kemal'di gençliğinde) Dağın Öte Yüzü'nde Kel Åşık'ın soyağacını Karacaoğlan'a, Yunus'a bağlarken bir tür telmih yaparak bu zincirin yüzlerce yıllık halkasına işaret ediyordu.

Åşık Veysel de onlardan biriydi. Anadolu halkının ruhuna sinmiş duyguları bir ses ve........

© T24