Sen, ben, öteki...
Diğer
07 Eylül 2025
Miryakefalon Savaşı
Geçtiğimiz ekim ayında bir anda ülke gündemine bomba gibi düşen "Terörsüz Türkiye" girişimi, ilk andaki şaşkınlığın ardından bir buçuk yüzyıldır hiç bitmeyen ve derinden derine kuşkularla, bazen de paranoyalarla beslenen tartışma konumuzu da gecikmeden önümüze getirip bıraktı: Kimiz, varlığımızı ne olarak niteleyeceğiz? Girişimin bir tarafının hayalleri ve arzuları, diğer tarafın şüphe ve kaygıları milliyetçilik kavramı ile şekillendikçe iş yeniden sarpa sarmaya başladı.
Albert Einstein "Milliyetçilik, çocukluk hastalığıdır. İnsanlığın kızamığıdır" demişti. Başka hastalıklar dururken (örneğin ruhsal hastalıklar?) neden kızamığa benzetmişti acaba? Herhalde bu hastalığa çocukken yakalandığımız için. Başka bir açıdan, insanlık hâlâ çocukluk döneminde, yani milliyetçiliği aşamadığı için ergin olamadı Bir metafor olarak düşünürsek, ciltteki kızıl kabarcıklar gibi haritalar üzerindeki kırmızı noktalar savaşları gösterir; savaşların çoğu da "öteki"nin, bizden olmayanın sınırlarını çizen, belirleyen bir nitelik taşır. Bu belirleme de milliyetçilikle ortaya çıkan "biz"in tersinlemesidir. Yaşadığımız yüzyılın içinden bakınca "biz" konusunda her şey kesinleşmiş ve değişmez gibi görünüyor ama kendimize özgülediğimiz nitelikler aslında tarih içinde ne kadar değişkendir. Bu konuda ilginç bir olay, bugün tartıştığımız konuların nasıl genelgeçer olduğunun da hoş bir göstergesi.
Selçuklularla Doğu Roma’nın ilişkileri, tarihin başka bir coğrafyasında görülemeyecek ölçüde girift ve renklidir. Kimi zaman savaşır kimi zaman buluşurlar. Düşmanlıkla dostluk iç içedir. Bu renkli ilişkilerin çok ilginç bir örneği, İmparator I. Manuel ile Selçuklu Sultanı II. Kılıçaslan arasında yaşananlardır. İmparator, Sultan’ı başkente davet etmiştir. Bu ziyaret, kaynaklarda 1161 tarihi olarak kaydedilmekte. Sultan, bin kişilik bir süvari birliği ile Kalkedon’a (Kadıköy) gelir. İmparatorun özel olarak hazırlattığı bir gemiyle karşıya geçer. O zamanki adıyla Konstantinopolis'in halkı, adını çok duydukları doğunun bu görkemli sultanını görmek için kıyıya akın etmiştir.
Bizanslı tarihçi Niketas Khoniates, bu ziyareti şöyle anlatır “Historia”sında: “Manuel onu dostça ve şanına lâyık bir surette kabul etti; imparator onun burada bulunuşundan nasıl sevinç........© T24
