Elden ele karanfil: Etki yasası Dostoyevski’yi etkileyebilir mi?
Diğer
12 Ekim 2025
Dostoyevski’nin romanları, insan ruhunun en karanlık köşelerine cesurca dalarken, okurunda mecburi bir istikametle ahlaki bir sorgulama odası inşa eder. Bu odada yalnızca masayı aydınlatan bir lambanın altında kâğıt, kalem, kan gibi akan mürekkep yoktur. Bu masada, bu ışığın altında, insan ruhunun bütün karanlık taraflarıyla yüzleşmek vardır. Onun eserleri, bütün insanların ayrı ayrı kişisel varoluş krizleriyle yüzleşmesini sağlarken toplumsal normları, otoriteleri ve ideolojileri de sorgular. “Suç ve Ceza”, “Karamazov Kardeşler”, “Yeraltından Notlar”, “Budala” ve “Ecinniler” gibi eserleri, yalnızca birer hikâye “olmakla” ve “birlikte” insanlığın temel sorularına yanıt arayan felsefi ve psikolojik restler, stresler içeren manifestolardır da. Bu romanlar, bireyin özgür iradesi, ahlaki sınırları, Tanrı’nın varlığı ve toplumun birey üzerindeki baskısı gibi konuları işlerken okuru kendi iç dünyasıyla da yüzleşmeye zorlar. Bu yüzleşme sonra birden içinden çıkılmaz duvarları kaçınılmaz düşünlerden bir hapishaneye benzer. Dostoyevski’nin eserlerinin toplumu etkileme gücü, bu hapishanede bu yüzleşmenin yarattığı derin yankıların geniş haleleridir. Yüzeyde usulca dağılıp gitmez, efsunlu titreyişleri diplere indirir. Onun karakterleri kusurlu, çelişkili, takıntılı ve son derece insani figürlerdir; bu da onları zamansız, öngörülemez, evrensel ve kusursuz kusurdan yapılmış eylemlemciler kılar. Raskolnikov’un suç ve vicdan azabı arasındaki mücadelesi, İvan Karamazov’un Tanrı’ya karşı isyanı ya da Yeraltı Adamı’nın toplumdan kopuşu, okurlarda yalnızca duygusal bir etki bırakmaz, onları kendi ahlaki ve varoluşsal duruşlarını sorgulamaya da iter. Peki, bu itişler Dostoyevski’yi etki ajanı yapar mı? Dostoyevski’nin toplumu etkilemekle suçlanabileceği fikri bir karşılık bulabilir mi?
Onun eserlerinin çağdaşları üzerindeki etkisi 1849’da devlet aleyhine bir komploya adının karışmasıyla başlar, böylece idama mahkûm edilen Dostoyevski’nin kurtuluş anı tanrıyla karşılaşmış gibi ipten dönüp kalemini bir neşter gibi tutuşu, görülerini yazıyla ateşli bir meşke döndürdü. 19. yüzyıl Rusya'sı, çalkantılı bir dönemdi; ama zaten dünyada hangi dönem çalkantılı bir dönem olmadı ki? Çarlık rejiminin baskıcı politikaları, köleliğin kaldırılması sonrası toplumsal dönüşümler, nihilist ve sosyalist hareketlerin yükselişi, Dostoyevski’nin eserlerinin o andan itibaren zeminini oluşturmuştu, ondan başka herkesin kayıp düştüğü… “Ecinniler”, özellikle bu dönemde devrimci hareketlerin yıkıcı potansiyelini eleştiren bir eser olarak, hem muhafazakârlar hem de radikaller tarafından tartışma konusu oldu. Roman, nihilist ideolojilerin bireyleri ve toplumu nasıl kaosa sürükleyebileceğini gözler önüne sererken devrimci fikirlerin romantik cazibesine kapılan genç entelektüellerin trajik sonlarını da tasvir etti. Bu da Dostoyevski’yi bazı çevrelerde “tehlikeli” bir figür haline getirdi; çünkü onun eserleri, mevcut düzenin eleştirisini yaparken aynı zamanda alternatif ideolojilerin de tehlikelerine işaret ediyordu. Bu çift yönlü eleştiri, onun eserlerini devrimciler için de rahatsız edici kılıyordu. Ancak bu rahatsızlık, Dostoyevski’nin gücünü büyütüyordu: Daha gençken tam bir Rus milliyetçisi olan Dostoyevski artık ne bir ideolojinin savunucusu ne de bir düzenin koruyucusuydu; onun amacı, insan ruhunun ve toplumun gerçekliğini tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktı. Böylece Dostoyevski’nin eserlerinin toplumu etkileme gücü, siyasi veya ideolojik düzleme hapsolup kalmadı; onun asıl etkisi, bireyin psikolojik ve ahlaki dünyasına yaptığı derin dalışlarda yatar bu yüzden. “Suç ve Ceza”, bu bağlamda, bireyin ahlaki sınırlarını sorgulayan en çarpıcı örneklerden biri oldu. Raskolnikov, bir tefeciyi öldürmeyi, kendi “üstün insan” teorisiyle meşrulaştırmaya çalışırken suçun ardından yaşadığı vicdan azabı, onun teorisinin çöküşünü ortaya koydu. İnsanın kendi ahlaki pusulasını oluşturma çabasını ve bu çabanın kaçınılmaz başarısızlığını ele alırken okuru da kendi ahlaki kararlarıyla yüzleşmeye zorladı. Yazıdan çok yazarken belki de Dostoyevski en çok bunu mu başardı? Belki de. Dostoyevski,........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d