Siyasetin sonu mu?
Diğer
14 Temmuz 2025
1980’lerden beri “temsili siyasetin” sonuna gelindiği üzerine yazılar ve kuramlar okumaktayız. Parlamenter sistemin artık inandırıcı olmadığını, insanların temsili siyasetin başkalarına bırakılamayacak kadar ciddi olduğunu yazdılar. Marquis de Sade, Fransız ihtilalinin hemen sonrasında “temsili siyaseti” başkalarına bırakmamaları için Fransız halkına seslendi: “Bir çaba daha” diye. Rasyonel olan siyaset 20.yüzyılın hemen başlarında rasyonellik dışına çıkan aşırı sağcı siyasetçileri seçimlerde olmasa bile stratejilerde galip kıldı. Birçok kez tekrarlandığı gibi Hitler seçimle, demokratik yollarla iktidara gelmedi; iktidara gelebilecek zemini hazırlayan sağ siyasetler oldu ve bu boşluktan yararlanarak iktidarı ele geçirip, yapılamayacak en kötü şeyleri Alman halkına teslim etti ve hatta kimisini “suça ortak etti”.
21.yüzyıla girdiğimizde siyasetin liberal olduğunu ve artık demokrasinin hakimiyetinde neo-liberal ve seküler bir küresel rejimle kapitalizmin bilhassa finans kapitalin hakimiyetinde demokratik bir rejimle yönetileceği ileri sürüldü.
İdeolojilerin sonundan ve hatta Fukuyama’nın Hegelci tezine göre “tarihin sonundan” söz edildi. Post-modern ve post-endüstriyel toplumlarda gerçeğin de artık şart olmadığı “simülakrlar” dünyasında tüketim ağırlıklı bir toplumsal vaziyete girildiği görüldü ve kuramsallaştırıldı. Gerçekten daha gerçek bir kapitalizm kendi başını aldı yürüdü.
Fakat unutulan bir şey vardı. 20.yüzyıl ve öncesinde başlayan sömürgeci bir siyasete karşı çıkan ve Batı’yı suçlu olarak kabul eden bir grubun içinden bazılarının terör yanlısı direnişinin varlığı düşünülmedi. 11 Eylül yeni yüzyılın habercisiydi. Siyaset yeni aktörlerin........
© T24
