menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sokak futbolu

11 9
02.05.2025

Diğer

02 Mayıs 2025

Okuduğunuz kitaplarda bazen benzer duyguları, olayları sizin de yaşadığınız hissine kapılırsınız ve kitabı elinizden bırakmadan bir an önce sonuna kadar okumayı tercih edersiniz. Sevgili dostum Müslüm Gülhan’ın Sokak Futbolu 4 taş 1 top isimli çalışması da işte öyle kitaplardan bir tanesi. Zaten yazar kitabın başında kendi çocukluğunun geçtiği mahalleyi ve futbol oynadıkları yeri anlatırken tam da bu noktaya vurguda bulunarak başlıyor: ‘O dönemde, her sokakta aynı reflekslerle hareket eden insanlar vardı. Sokaklardaki tepkilerden farklı olan sadece isimlerdi. Eminim ki bu kitabı okuyan o dönemi yaşamış insanlar, Kardeşler Caddesinin hikayesini okurken, orada ismi geçen kişileri kendi sokağından insanlarla özdeşleştirerek, kendi zaman dilimindeki sokağını hatırlayacaktır’ (s.5).

Bu manidar girişin hemen ardından gelen satırlarda aslında sadece futbolu ve sokak futbolunu okumadığınızı fark ettiğiniz andan itibaren kitap sizi biraz daha fazla içine çekmeye başlıyor. Çünkü sokakların gündelik hayatlarımıza dokunma süreci ortadan kalkması ile sadece futbol değil hayatın bütün akışı da bambaşka bir şekle bürünüverdi. Mahallenin sıcaklığının ve etkisinin yok olmasının yanı sıra beraberliğin ve dayanışmanın da yok olma sürecinin önü ardına kadar açılıverdi. ‘Feodal bir esnaf zihniyetin, spor adına ve sokak futbolu adına verebileceği hiçbir şeyin olamayacağı gibi, var olan ve futbol için olmaz ise olmaz olan bir kültürün devamlılığını ‘rant’ uğruna yok etmeleri bir travmadır. Bunu yapmanın bedelini bu kör zihniyet sahibi yöneticiler ödese, bu travma bir yere kadar çekilebilirdi. Acı olan, yüz yıllık kültürü yok ederek, geleceğimizi de imha ederek, dünya ile rekabet edebileceğimiz en büyük silahımızı ki diğer ülkelerde aynı silaha sahipken ve onların aynı kurguyu ve kültürü koruyarak ve üstüne koyarak devam etmeleri neticesinde, bizi bu küresel kurgu içinde saf dışı bırakmalarına neden olmuştur’ (s.7).

Rant ekonomisinin yarattığı müthiş dönüşüm sürecinin ülkeyi kasıp kavurduğu seksenler sonrasında işler, yazarın söylediğinin çok ötesinde bir noktaya vardı ve ne yazık ki ondan sonra artık ortada konuşabileceğimiz ne bir mahalle ne de o mahallenin çocuklarının top oynayabildiği bir sokak kaldı. Tabii bu arada yukarıdaki satırlarda iç çekilen ve tarihin tozlu sayfalarında kaybolup giden binlerce amatör kulüp ve o kulüplere terlerini, göz yaşlarını, üç kuruşluk gelirlerini döken bir avuç isimsiz futbol tutkunu da unutmamalıyız. ‘Kendi ellerimiz ile yıktığımız sokak futbolunu, bizim futbolumuzun olmazsa olmazı olduğunu anlamak o kadar zor oldu ki; tüm sokakları ve arsaları ilkokul bile bitirmemiş inşaat çavuşundan kırma müteahhitlere teslim edip, çocuklar ile evin içine sıkışınca anladık her şeyi…ama, iş işten geçmişti. Çocuklarımızın sokaktaki gelişimini ve futboldaki geleceğini bir çavuş olarak inşaatlarda çalışan birine teslim ederek, sadece özel mülkiyet üzerine gelecek tasarlayan, hayatını garanti altına alma aymazlığı ve bu ‘rant’ sayesinde üretimden elini ayağını çekerek yaşamayı isteyenlere bu modeli pazarladık. Bu kolay yaşam ile beraber hem sosyal anlamda hem de sportif anlamda gelecek için büyük yıkımı da beraberinde pazarladık’ (s.9).

Bu satırlarda sadece futbolun olmadığını hayatımızın akışı içerisinde pek çok şeyin yer aldığı gerçeğini söylememe bile gerek yok aslında! Betonsever memleket mottosu ile çıktığımız bu yolculukta adım adım tüm ülkeyi bambaşka bir hale büründürürken ve........

© T24