Sorun nerede?
Diğer
08 Ekim 2025
Cumhuriyetin kuruluş yılları, savaş, 1929 dünya ekonomik krizi hep sorunlarla geçti ve bu doğaldı. 1950 yılında çok partili rejime geçildi, ülke batı blokunda yer almaya karar verdi, bunun uygulamada yansımasını Avrupa Konseyi, NATO ve OECD üyeliklerinde gördük. NATO üyeliğiyle önemli altyapı yatırımları yapıldı, mühendislik sektörü bu süreçte sadece ekonomik değil, aynı zamanda teknik olarak da proje yönetimi bağlamında da güçlendi.
Buraya kadar güzel, ama 50’lerin ikinci yarısında başlayarak ekonomik ve siyasal yaşamda tökezlenmeler bitmedi, bitmiyor. Bizden çok sonra yola çıkan Kore, gerçek gelir itibariyle 60 yılda üç katı fazla yol aldı. Teknolojik olarak aramızdaki fark daha açık.
1955-75 yılları arasında savaşan Vietnam bugün 4 bin 800 dolar adam başına gelire ulaştı. (Satın alma gücü paritesine göre Vietnam 14 bin, Türkiye 42 bin, Kore 65 bin dolar.) Vietnam savaştan sonra üretim becerisi, teknolojik yetkinlik itibariyle yabancı sermayeye tam olarak açıldı ve önemli bir ihracat yetkinliğine ulaştı.
Bu küçük hatırlatmalardan sonra bu yazıyla bir başka sorgulamaya yönelmek istiyorum. Ekonomik gelişme, toplumsal büyüme yalnız üretim rakamlarıyla ölçülemez. İnsanlık hem biyolojik hem de sosyolojik olarak sürekli olarak evriliyor. Sosyolojik evrilmenin olmazsa olmaz ayağı, ona imkân veren, aydınlanma ve bu 1700’lerde başladı. 1784’te yayınlanan yazısında Immanuel Kant, aydınlanmanın insanlığın kendi kendini alıştırdığı tembellikten, korkaklıktan sıyrılması, “anlamaya cesaret etmesi”, bunun temel koşulunun da “düşünce ve söz söyleme” hürriyeti olduğunu söyledi. [1]
Aynı fikri David Deutsch, “Sonsuzluğun Başlangıcı”nda, “iyimserlik, bütün kötülüklerin, yetersiz bilgiden kaynaklandığının teorisidir” diyor. “Sorunlar önlenemez, çünkü bilgimiz hiç yeterli olmayacaktır.”[2]
17. yüzyılın “akıl çağı” sanayi devrimiyle 19.yüzyılın liberalizmine evrildi. Bu sadece batıda değil, başlangıçta daha önemli olarak Ortadoğu’da gerçekleşti. Cebrin gelişmesi, birçok İslam aliminin buluşları, bağnaz batının önündeydi. Batı din savaşlarını kolay geçemedi. Nihayet 19. yüzyıla gelindiğinde akıl hiçbir şekilde müzakere edilmeyecek konu olarak yerleşti ve aydınlanmanın temelini oluşturdu. Bunun arkasından fen bilimlerinin, sanayi devriminin dünyayı anlamakta, insanlığın 16-17-18. yüzyılın Hristiyan dünyasının masallarından, efsanelerinden, kurtulmasına yol açması uygar dünyanın kapısını açtı.
Osmanlı İmparatorluğu ve diğer........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d