Gündem komisyon
Diğer
06 Ağustos 2025
Kendi kendime ister Türkiye’de, ister dışarıda toplumları ilgilendiren gündem konuları nelerdir diye sorduğumda, karşıma tabii önce mevsim sıcakları, arkasından ülkemizde yüksek mal ve hizmet fiyatları ile adalet sisteminde hergün daha bozulan uygulamalar, dışarıda ise mevsime karşın devam eden çatışmalar, ölümler çıkıyor. ABD başkanı hergün birbiriyle çelişen kararlar vermeye, destekçileri onun peşinden saf değiştirmeye devam ediyor. Büyük dragon Çin ekonomisi kötüye mi gidiyor, yoksa Xi Jingpin başkanlık yetkisini doğru kullanacak mı, zamanla göreceğiz.
FT ekonomi editörü Martin Wolf’la Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman dört haftadır dünya sorunlarını konuşuyorlar. Bu hafta onların sohbetini ele alayım diye düşünürken, kendime dur dedim, meşhur “adı konulmamış komisyon” varken, dünya sorunlarına ne gerek vardı? Önce evdeki yangına bakalım.
Karşımızda ilginç bir tablo, daha doğrusu bir bilmece var. 64 yıl oluyor, 9 Temmuz 1961 günü 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra oluşturulan ve anayasa hocalarıyla bu anayasanın uygulanacağı toplum önderlerinden, iş adamlarından ve temsilcilerinden meydana gelen kurucu Meclis'in hazırladığı anayasa referanduma sunuldu ve büyük bir çoğunluk tarafından kabul edildi. Bu Türk toplumunun gördüğü en liberal, demokrat, cumhuriyet ilkelerini en yukarı düzeyde tutan laik bir anayasa idi. Nitekim toplumun “sağ kanadını oluşturan” kitle bu anayasayı ülke için fazla bol olarak değerlendirdi, onunla bir türlü rahat edemedi. O anayasaya layık bir millet değil miydik?
İşin tuhaf yanı bu bol anayasa ülkede ekonomik planlama düşüncesini getirmişti, ve Devlet Planlama Teşkilatı kurulmuştu. Artık Türkiye ekonomisi nereden estiği, kime yaradığı belirsiz rüzgara göre değil, ülkenin ve ekonominin gerçeklerinden yola çıkılarak, ulusun tercihlerine göre belirlenen hedeflere yönelik olarak yönetilecekti.
Sağa göre Türkiye bu anayasayı (1960 anayasası) hak etmiyordu. Bu teşhisi paylaşan sağ seçmen ve iş alemi anayasaya sahip çıkmadı ve özellikle 12 Eylül 1980’den beri bu demokratik anayasayı, muhafazakar tercihler doğrultusunda “daraltma girişimleri” yaşamaktayız. 27 Mayıs’ın demokrat, liberal anayasası çeşitli vesilelerle yaratılan siyasal krizlerle yontuldu ve bugüne geldik. Bol anayasadan yakınanlar, bu yeni düzene itiraz etmediler, hiç sorgulamadılar. İş alemi kazancına bakar, ama bu bu kazancın da maliyeti olduğunu düşünmediler ve bugüne geldik. Oysa 1961 anayasası bireyi öne çıkartıyordu, bugün önerilen ise cemaat modeli içinde bireyin Rahat hareket etmesine izin vermeyecek dar bir ceket vaad ediyor, tıpkı 200 yıl önce olduğu gibi. Herhalde birilerinin işine yarayacak ki, bunca kıyamet koparıılyor bunun için.
15 Temmuz 2016 “kalkışması”, anayasanın bugünün siyasal rejiminin istekleri doğrultusunda daha da daraltılması için fırsat yarattı. İktidarın ittifak ortağı dahi anayasayı “Türk tipi başkanlık rejimi” olarak adlandırarak siyaset yazınına katkı yaptı.
Aslında halen herhangi bir anayasanın uygulandığından söz etmek doğru değildir. Devlet başkanı, onun ittifak ortağı anayasayı, onun mahkemesinin kararlarını tanımadıklarını çeşitli vesilelerle tekrar etmişlerdir.
Madem........
© T24
