menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mürteci sol

81 55
09.08.2025

“Komisyoncu” benim lafım, itiraf ediyorum. Türkçe sağ olsun, imkanları geniştir, çok sıkıntılı bir siyasi girişimin en sorunlu kısmını ifade etmeye bazen bir kelime yeter. Öte yandan durum tam olarak budur. AKP-MHP iktidar bloğu ülkedeki siyasi oluşumların çoğunu, alelacele oluşturduğu bir projenin arkasına dizmeyi başarmış, teslim almıştır. MHP ve kripto Hizbullah’la sol-sosyalist partileri bir komisyonda toplamak, hakkın verelim, büyük başarıdır. Tabii CHP ve DEM oradayken, dışarıda kalma iradesi gösteremeyeceklerini biliyoruz. Ama bu kez, komisyon vesilesiyle, itiraz etmekten daha büyük bir bedel ödemek durumunda kalabilirler. Sıkışma dayanılmaz. Sonuçları bir komisyona değer mi bakacağız.

TKP yaptığı itirazlarla sıkışmayı daha görünür kıldı. Komisyoncuların bütün öfkesini üzerine çekti haliyle. Küfürlerin, hakaretlerin, aşağılamaların bini bir para. O kadar ki AKP artıkları bile sol kılığına bürünüp partiyi ulusalcılıkla, Kürt sorununu inkâr etmekle falan suçladı. İsimlerini anmaya değmez, herkes serencamlarını biliyor. Muhsin Kızılkaya’yı ayırıyorum, çünkü temsil kabiliyeti var. "Sosyalist bir Kürt'tüm, Murat Belge ve Ahmet İnsel okuduktan sonra AKP'li oldum" diyen bu görev adamı gericiliğinin kaynaklarını da açık etmişti vaktiyle. O da fırsatı değerlendirdi, TKP’ye ve sola küfür etti bol bol.

Tabii Belge ve İnsel okuyan herkes AKP’li olmuyor. Bir kısmı solcu görünmeye devam ediyor. Ancak AKP’li işbilir Kızılkaya ile aynı şeylere inanıyor, aynı şeyleri söylüyor. Haliyle bu türü kuyruğa dizmek çok çaba gerektirmiyor. Böyle böyle solu vatansızlaştırdılar, halka düşmanlaştırdılar ve sonunda İpsiz Devlet’in arkasına dizmeyi başardılar. Birikim'di, DEM'di, CHP'ydi, Taner Akçam'dı, Ahmet İnsel’di, Murat Belge'ydi falan derken aklını aldılar solun. Aklını yitirmiş solun tek düşmanı aydınlanma geleneğimizdir artık. Bu tarihe ait ne varsa derin bir nefret duyuyorlar ve kin besliyorlar. Aşiretlere, TÜSİAD’a, AB’ye, ABD’ye, İsrail’e, Siyonizm’e ise itirazları yok. Aydınlanmaya düşman ve sermayeye itirazı olmayan sol, artık mürteci soldur.

***

Mürteci irticadan geliyor. Esası geriye dönmektir. Cumhuriyet’i, Hürriyet’i sildin mi, amacından bağımsız geriye dönmüş olursun. Elinde kala kala Osmanlı kalır. Bu Murat Belgeler, Mete Tunçaylar falan Osmanlıyı Cumhuriyet’ten daha “demokrat” bulurlardı vaktiyle. Cumhuriyet bir anomaliyse Osmanlı sevgisi normalidir. Demek ki Hürriyet’ten, Cumhuriyet’ten Sosyalizme sıçrayamayacaksak geriye dönmek, rücu, kaçınılmazdır. Rücu etmeye irtica, buna talip olana da mürteci diyoruz. Artık solumuz için de güncel bir vakıadır.

***

Kuşkusuz rücu etmenin bir teorik zemini, bir tarih tarifi var. Bu tarif genellikle “resmi tarihin” eleştiri biçiminde ortaya çıkıyor. Tabii resmi tarih dedikleri, tarihin belli aktörlere göre dizilmesiyle oluşturulmuş bir bilgi yığını. Eleştirisi de yakın tarihimizi, resmi tarihin yaptığı gibi, kişiye-gruba göre seçilen tekil bir eksenden okuyor ve yorumluyor. Sonucunda reddedilen yalnızca “resmi tarih” olmuyor. Cumhuriyet, ulus devlet inşası ve modernleşme, tabii bunların hepsinin üzerine inşa edildiği kapitalistleşme-sermaye birikimi dinamikleri tarihin dışında bırakılıyor. 1908-1914 arasındaki bütün devrimsel değişimler İttihat ve Terakki vesilesiyle mahkûm ediliyor. 1919-1922 arasındaki Kurtuluş Savaşı Ermeni sorunu eksen alınarak yorumlanıyor. 1923 devrimi Kürt sorunu veya İslami köklerden kopuşa kurban ediliyor. İlerleme siliniyor.

Tabii bu tekil olayların hepsi birer gerçek. Bu tarih, burada konu edindiği için onları not ediyorum, Ermeni ve Kürt sorunu dışarıda bırakılarak ele alınamaz. Ama sadece onlarla da açıklanamaz. Türkiye’de........

© soL