Devlet bahçesinde aşk!
Gazeteci Soner Yalçın, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, mayıs ayında hayatını kaybeden Sırrı Süreyya Önder'e, kabzasının üzerine “SS” harflerini işlettiği Browning marka bir tabanca hediye ettiğini açıkladı. “Ö”sü eksik “SS” bir samimiyet göstergesidir. Devlet “SS”i o kadar seviyordu.
SS Önder DEM Parti’nin önemli bir üyesiydi. Devlet’in deyişiyle “Kurucu Önder” Abdullah Öcalan’ın gözdesiydi. Öncesinde de solcu olarak biliniyordu. Ömrü bunlarla mücadele içinde geçmiş Devlet bütün bunların sembolü haline gelmiş bir kişiyi neden bu kadar sever?
Sadece bu değil, DEM Parti ile Devlet arasında da su sızmıyor son günlerde. Çok değil üç yıl önce, 2021’de, “Kürt sorunu yoktur; HDP'yi meşru organ görmek, PKK'yı muhatap almaktır” diyordu. HDP, PKK'nın mazbata almış maskeli haliydi. Çok geçmedi “PKK’nın maskeli hali” kılık değiştirdi, DEM Parti adını aldı. Ne olduysa ondan sonra oldu. Kürt lafını duyunca kırmızı görmüş boğa gibi saldırıya geçen Devlet, “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin DEM Parti grup toplantısında konuşsun, terörün bittiğini, örgütün lağvedildiğini ilan etsin” dedi. Böylece hem DEM Parti’yi hem PKK’yi hem de Abdullah Öcalan’ı muhatap kabul etmiş oldu. Sonrası malum, derin nefretin derin bir aşka dönüşmesinin özetle hikayesidir.
***
“Kapı açılır açılmaz içeri girdik, hepsini yere yatırdık. Ne yapacağımız konusunda talimat almak için Abdullah Çatlı’ya birini gönderdik. Abdullah eter ve pamuk verip, ‘Hepsini teker teker bayıltıp öldürelim’ demiş. Dışarı çıkıp arabada bekleyen Abdullah’la konuştum. ‘Evde öldürmek zor olacak, ikişer ikişer götürüp öldürelim’ dedim, ‘olur’ dedi. İki kişiyi büyük reis’in arabasına bindirip Eskişehir yoluna götürdük. Müsait bir yer bulup ikisini de yere yatırıp üçer el kafalarına ateş ettik. Geri döndük. Böyle zor olacağını anlayınca Abdullah, ‘tek tek boğalım bunları’ dedi. Bir tanesini zorla boğdum, diğer dördünü bu şekilde öldürmek de zor olacaktı. Arkadaşları gönderdim. Sonra da sedirin üzerinde bulunan dört kişiye yakın mesafeden ateş ederek mermilerin hepsini boşalttım. Silahı da götürüp Abdullah’a verdim.”
Üç gün önce Bahçelievler katliamının yıldönümüydü. 8 Ekim 1978’de yedi devrimciyi katleden faşist katil Haluk Kırcı’nın eylemini övünerek anlatması yeniden hatırlandı haliyle. Kırcı ve arkadaşları Devlet’in yönettiği partinin vurucu timiydi. Solcu gördüklerinde boğarak öldürüyor, sıkılınca kafasına kurşun sıkıyorlardı. Ellerine kabzası altın işlemeli tabanca tutuşturulduğuna ilk kez tanık oluyoruz.
Denilebilir ki zaman değişti, MHP bu katliam-cinayet işlerinden vazgeçti. Öyle olmadığının delilleri var. Kendi içlerinde acımasız bir savaş sürüyor. Önce ocak başkanlığı yapmış Sinan Ateş’i öldürdüler, sonra o cinayetin sanığı olan Serdar Öktem’i. Devlet Bahçeli’ye sordular, görünüşe göre partisinin üyesi olan kişilerin öldürülmesine yapacak bir yorumu yoktu. Sinek kovar gibi bir el işareti yapıp ilerledi. “Sinek kadar........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d