menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

CHP, Batıcılık, Sol

59 15
22.10.2025

Nobel barış ödülünün Venezuelalı “muhalif” Machado’ya verilmesinin ardından onu Türkiye’den ilk tebrik eden isimlerden biri Ekrem İmamoğlu oldu. İmamoğlu muhtemelen Erdoğan’la Maduro’yu, Machado’yla da kendisini özdeşleştirip böyle bir mesaj yayınlama ihtiyacı hissetmişti.

Kendisinin dünyaya batılı liberal paradigma üzerinden bakmasının bunu ayrıca kolaylaştırdığını söyleyebiliriz; dünyayı “demokrasiler-otoriter rejimler” karşıtlığı üzerinden okumanın beraberinde böylesi bir kolaycılığı getirmesi şaşırtıcı değil elbette.

Oysa Machado kendi ülkesini emperyalist güçlere çekmeye pek hevesli bir işbirlikçi, iktidarın Amerikancı bir darbeyle devrilmesini içselleştirmiş bir halk düşmanı, ödülünü Trump’a adayacak ve Netanyahu’ya Gazze barışı için teşekkür edecek pervasızlıkta bir siyasetçi.

İmamoğlu bu kutlamaya yönelik eleştirileri dikkate aldı ve pragmatizm adına bile olsa geri adım attı. Oysa dünyaya daha bütünlüklü bir çerçeveden bakmayı başarabilseydi, Venezuela’da Machado’nun arkasındaki merkezle Türkiye’de Erdoğan’ın arkasındaki merkezin aynı yer olduğunu daha baştan görebilirdi.

Bu bütünlük yoksunluğu elbette akıl ya da bilgi yoksunluğuyla ilgili değil; akıl ve bilgiyi belirleyen paradigma ile ilgili. İmamoğlu’ndan daha solda olduğunu bildiğimiz Özgür Özel’e bakalım örneğin ve Avrupa’da yaptığı iki konuşmayı hatırlayalım.

Bunlardan ilki Brüksel’deki mitingde yapıldı ve Özel konuşmasının bir yerinde "Dünyanın bu düzeninden memnun olanlar Erdoğan’ı istiyor. Zengin daha zengin olsun, fakirler sürünsün isteyenler Erdoğan'ı istiyor. Bu kavga zengin ile fakir arasındadır. Bu kavga zulmeden ile zulüm gören arasındadır. Bu kavga partiler arasında değil, sınıflar arasındadır" dedi.

Doğru mudur? Elbette ki doğrudur. İktidar yerli ve uluslararası sermayenin ajandasına uygun bir şekilde hareket etmekte, Türkiye bir yandan adeta sömürge bir ülke haline getirilirken öte yandan da Şimşek programı aracılığıyla geniş halk kesimlerinden küçük bir azınlığa korkunç bir servet transferi gerçekleştirilmektedir.

Peki aynı Özel, Amsterdam’daki Avrupa Sosyalist Partisi’nin toplantısında ne dedi? Dediği tam olarak şuydu:

Biz Avrupa’nın güvenlik kaygılarını anlıyoruz ve NATO’nun en güçlü 2'nci ordusunun bu noktada SAFE programında en önemli katkıları vermesi gerektiğini yürekten savunuyoruz. Nüans şu, Türkiye’nin güçlü ordusunun Avrupa’nın bir parçası olarak da sizinle birlikte olmasını sağlayın ama bunu sadece Erdoğan’la bir al-ver pazarlığı ile Erdoğan’ın ordusunu alıp Türkiye’deki........

© soL