Şiddetli geçimsizlik
Geçen Kasım ayında yapılan ABD seçimleri Trump’un zaferiyle sonuçlandıktan sonra yapılan değerlendirmelerde öne çıkan ilk unsurlardan biri Elon Musk kişiliğinde somutlaşan yeni bir zengin tipinin ABD’nin ve buradan yola çıkarak dünyanın yönetiminde daha fazla söz sahibi olma ihtimaliydi. Ben de bu konuya değinen bir yazı yazmış Musk ve benzerlerinin ABD tarihinde pek rastlanmayan bir şekilde perdenin arkasından çıkıp yönetimin sahnesinde yer almalarına değinmiştim.
Trump ve Musk arasındaki ittifak geçen hafta itibariyle kesintiye uğramış görünüyor. Türkiye bayram gündemiyle, bıçaktan kaçan ve yakalanan ya da yakalanmayan hayvancıklarla, trafik kazalarıyla, kimin kiminle bayramlaşmadığıyla ilgilenirken bu konu dünya basınında geniş biçimde yer aldı. Kimilerinin deyişiyle “dünyanın en güçlü insanı” ile “dünyanın en zengin insanı” birbirlerini suçlayarak boşandıklarını duyurdular. Bu tanımlamalar ne kadar doğru tartışılır.
Dünyanın en güçlü insanı etiketi yapıştırılan ABD Başkanı Trump bütün çabasına karşın seçim öncesi vaatlerini gerçekleştirmekte zorlanıyor. Ortadoğu’yu sermayenin rahatça at koşturacağı bir alan haline getirme emelinin önünde hâlâ ciddi engeller var. Suriye’de ve kısmen Filistin’de işler Trump için yolunda gidiyor denebilir. Gazze’de soykırım sürüyor. Trump distopyasının gerçekleşmesine ket vurabilecek güçler bir tür ricat ve savunma konumuna geçtiler. Hizbullah bölge dengelerini değiştirebilme iddiasını, Lübnan ölçeğindeki belirleyiciliğini koruyabilme noktasına kadar daralttı. İran da haklı sebeplerle kendi derdinde görünüyor. Bölgenin Arap rejimleri Trump’un cebine üç-beş trilyon koyarak kendi gemilerini yürütmeye çalışıyorlar. Ancak yine de bölgeyi küresel sermayenin dikensiz gül bahçesine çevirme hülyasının bugünden yarına gerçekleşmesi kolay gözükmüyor.
Trump’un Rusya-Ukrayna savaşını bitirme vaadinin durumu da çok parlak değil. Bir yandan “müzakere için müzakere” egzersizleri sürerken diğer yandan savaş daha önce görmediğimiz boyutlar kazanıyor. Trump ve ona akıl verenlerin planladığı Rusya’yı “evcilleştirerek” Çin’den uzaklaştırma stratejisinin başarıya ulaşabileceğini gösteren hiçbir işaret yok. Rusya Çin’den uzaklaşmak şöyle dursun, ister istemez Beijing’in siyasi/askeri ve ticari yörüngesine daha da yaklaşıyor. Bu gelişmenin somut örneğini Hindistan-Pakistan çatışmasında canlı izledik. Özellikle Hintli analistlerin altını çizdiği üzere Rusya bu çatışmada geleneksel Hindistan dostu çizgisinin bir hayli gerisine düşen bir politika izledi. Hintli uzmanlar bunu Moskova’nın Çin’in Pakistan’a yakın duruşuyla aykırı düşmeme kaygısına bağladılar.
Çin demişken Trump’un bir diğer sıkıntısına da değinmemek olmaz.........
© soL
