menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Devrim ve devrim anayasasından bakışla…

16 1
27.11.2025

Düzenin durum saptaması yapılıp sorunlar belirlendikten sonra aynı düzenin çerçevesi içine yerleştirilen çözüm önerilerinden kurtuluş umudu beklemek, güncel ekonomi ve siyasete mahkumiyette havalandırmaya çıkmaya benziyor. Bunun toplumsallıktaki karşılığı “sömürülmeye devam ama ara sıra nefes” olarak tanımlanabilir.

Nefes aralarında kimi gerçekler gölgelenebiliyor. Tarihimizdeki en tipik örneklerden biri demokrasi, özgürlük ve anayasa tartışmalarında değinilen 27 Mayıs 1960 ve devamında 1961 Anayasası dönemi: (i) Kapitalist dünyayla ilişkilerde bir tıkanma üzerine “yeniden uyum” geçişi yaşandığı, (ii) 27 Mayıs 1960 günü okunan Milli Birlik Komitesi tebliğinde “NATO’ya inanıyoruz ve bağlıyız” yükümlülüğünün yer aldığı, (iii) egemenliğin yasama, yürütme ve yargı organları tarafından kullanılacağının belirtilerek kuvvetler ayrımına geçilip TBMM’nin temsilinin terk edildiği, bunun burjuvazinin güçlü yürütme politikası yönünde bir aldatmaca olduğu çoğunlukla görmezden geliniyor.

Güncel olarak yaygın yaşanan bir başka durumsa düzen içi öneri ya da programların ilerici çözüm olarak sunulması. Buna da yazarımız Oğuz Oyan’ın bu haftaki yazısında, “programın CHP açısından temel sorununu, kendi tarihi köklerinden ziyade kapitalizmin ve emperyalizmin yedek gücü olarak çalışan sosyal demokrasiye olan bağlılığına vurgu yapması” biçiminde tanımladığı CHP’nin yeni program taslağı ya da düzen siyasetince sıklıkla dile getirilen “yeni, sivil” anayasa örnekleri gösterilebilir.

Monarşinin tersi olarak gösterilen cumhuriyet tartışmaları da cumhuriyetin özü ve dinamizmi yok sayılarak biçimleştirildiğinde düzenin kılıfı olarak........

© soL