Şizofrenik yurttaşlık
“Her an yeni bir şey başlayabilir;
hiçbir şey sadece kendi dışındaki
bir başkası için var değildir;
ötekinin gerçekliği içinde bütünüyle çözünen
hiçbir şey yoktur.”
Leopold Von Ranke
1 Ekim günü Devlet Bahçeli’nin açıklaması ile başlayan, isimlendirme hususunda anlaşamadığımız “yeni süreç”, geçtiğimiz hafta Cumhurbaşkanı Erdoğan ile DEM vekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Pervin Buldan buluşması ile devam etti. Lalettayin diyemeyeceğimiz, 1 saat 20 dakika süren bir görüşme gerçekleşti.
Erdoğan’ın İmralı ekibinde yer alan DEM vekilleriyle buluşmasından evvel ve sonrasında Devlet Bahçeli’nin bu süreçle ilgili açıklamaları eksilmedi. Özellikle Türkgün gazetesinde yayınlanan yazılarında katılımcı, demokratik, özgürlükçü bir çizgi ile toplumsal barış inşasının kurucu aktörü olma iddiasını sürdürdü.
Yazılı açıklamalarına baktığımızda sadece Bahçeli için değil, Türkgün gazetesi ve okurları için de oldukça yeni sözlerin, yeni fikirlerin, yeni kapsayıcılığın sınırlarını görüyoruz. Abdullah Gül’ün meşhur tweetinde dediği gibi “İnsan gerçekten hayret ediyor.”
Öte yandan barış rüzgarlarının estiği, demokratik reformların konuşulduğu Ankara’nın batısında; baskıcı, sert, diyalogu imkansızlaştıran başka bir iklim egemen. Silivri cezaevindeki kişilerin kimliklerinin çeşitliliğine bakınca bu durumun pek de küçük bir kesime yönelik olmadığını, bilakis geniş toplumsal kesimler üzerinde süren baskı olduğunu söyleyebiliriz.
Çatışma çözümleri, en az çatışma süreçleri kadar komplike ve tahayyül edemeyeceğimiz denli farklılık arz ediyor. Tarafların zihninden geçenlerle planlamaların örtüştüğü ölçüde, asgari müşterekte buluşma hedefiyle sağlıklı ilerleyebileceğini biliyoruz. Yani her iki tarafın da hedefi maksimalist olsa da nihayetinde anlaşma, ortalarda buluşmayı gerektiriyor. Esasen “hayret”ten ziyade “kabul” aşamasına geçmemiz gerekiyor. Bu, böyle. Evet, iktidar PKK’nin silahsızlandırılması sürecinde kararlı adımlarla ilerliyor. Öcalan ve PKK ile temaslarını aksatmıyor. Taraflar anlaşmayı önemsiyor ve iktidar ile DEM Parti de olması gerektiği gibi “yakın”laşıyor.
Ve evet; Ankara’nın batısında otoriterleşen bir rejimin içinde nefes almaya çalışıyoruz. Ayşe Barım soruşturması ile sertleşeceğini ilan eden iktidar, devamındaki İstanbul Barosu, gazeteciler ve elbette İmamoğlu operasyonuyla da sertliğin dozajını........
© Serbestiyet
