İşletmeler, kamusal sorumluluk ve “Ben”
Bu yangın herkesin yüreğini dağladı. Ben kendi adıma durup durup yangını düşünüyorum. Bu düşünmeyi kafamdan uzaklaştırmak istesem de olmuyor. Sonunda yazmaya karar verdim.
Kartalkaya’daki otelin çok güzel bir otel olduğundan söz ediyor herkes, tahta harika bir bina, müşterileri kalbur üstü bir kesimden geliyor, bir kesim için biraz orada görülüp, görmek için gidilen konforlu bir mekan.. Talihe bakın ki bu hayalleri süsleyen mekandaki yangın tam da okulların tatil dönemine denk geliyor ve büyük bir facia yaşanıyor. Yangın sonrası oteldeki bu görüntünün yalnızca bir dekorasyon olduğu otelin esas olarak biraz daha fazla kazanmak için insan hayatını riske atan bir “para tuzağı” olduğu ortaya çıktı.
“Para tuzakları” ufak bir dükkandan büyük bir işletmeye kadar değişebiliyor. Cüssesine bakmamak gerek. Dijital devler ince ayrıntılı hileli tuzaklar kurma ustası. Turizm de çok kolay işkence faaliyeti haline dönebiliyor, dayanıklı tüketim malları rahatça insanın belini büküp, hayatını karartabiliyor, tarım, beslenme sektörü katkı maddeleriyle ya da merdiven altı sahte içkiyle anlaşıp kitlesel kıyım yapabiliyor. Bu kadarı da artık olmaz dediğimiz her şeyin olmaması için bir engel yok. Herkes eli kolu bağlı devletin kontrolünü bekliyor. Ama şu bir gerçek ki “sivil sosyal kontrol” yoksa devlet öyle ya da böyle işi savsaklayabiliyor. İktidar ilişkilerinin giriftliği de eli ayağı bağlayan bir etmen. Herkesin bagajı doluyken kontrol biraz zorlaşıyor. Ayrıca O oteli sahibi tek başına işletmiyordu, orada da ekip hiyerarşisiyle örülmüş bir iktidar ilişkisi vardı. Ayrıca otelde kalanlar arasında bu yangın sistemini merak eden, bilmek isteyen de hiç olmadı mı. Kimsenin şikayet etmeyi göze alamadığı kesin, herkesin faciayı getiren “para........
© Serbestiyet
visit website