menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Göç yönetiminden dış politikaya konuşulması gerekenler: Alisher Tursunov’un iadesi ne anlatıyor?

17 0
01.07.2025

Geçenlerde Özbekistan’ın tanınmış alimlerinden biri, Alisher Tursunov (Alişir Hoca, Mübeşşir Ahmed) sessiz sedasız geri gönderildi.

Özbekistan yönetimi ihbarda bulundu, Alisher Hoca 7 Mayıs’ta İstanbul’da gözaltına alındı ve Geri Gönderme Merkezine gönderildi.

Alisher Hoca zaten her hafta Göç İdaresine imza vermeye gidiyordu. O hafta da gidip imza verdi. Ama imzadan iki gün sonra, üstelik sabah beş buçukta, evinin kapısı kırılarak[1] gözaltına alındı.

İzleyen günlerde kendisinden haber alınamayınca, idare bir açıklama yapmayınca ve hukuki temsilcisi de kendisiyle görüşemeyince Özbekistan’a iade edilmiş olabileceği kaygıları dile getirildi ve yetkililerden bir açıklama beklendi.

Ama Türkiye’den beklenen açıklamayı Özbekistan yaptı ve 10 Mayıs’ta Tursunov’un ülkeye getirildiğini ve “dini materyal yaymak” ile “kamu güvenliğine tehdit oluşturmak” suçlamalarıyla tutuklandığını açıkladı.

Ardından, gelen tepkiler üzerine Göç İdaresi de 15 Mayıs’ta bir açıklama yaptı ve “Kamu düzeni ve güvenliği açısından tehdit oluşturduğu gerekçesiyle işlem tesis edilen bahse konu yabancı hakkında sınır dışı etme kararı alınmıştır” dedi.

“Kamuoyunu alenen yanıltıcı bilgiler yayanlar hakkında işlem yapılacağını” da bildiren Göç İdaresi, “yabancı”nın karara karşı itiraz yollarını kullanarak idare mahkemesinde dava açtığını ancak mahkemenin hukuka aykırılık görmeyerek davayı reddettiğini, kararın kesinleşmesi üzerine sınır dışı sürecinin tamamlandığını açıkladı.

Eğer ortada “kamuoyunu yanıltıcı bilgi” varsa, her halde biri de bu açıklama olmalı. Bunun neden böyle olduğunu, kavramları, zamanları ve olayları yerli yerine koyarak tane tane anlatalım.

Sırayla gidecek olursak, öncelikle Türkiye’de veya Özbekistan’da “kamu düzeni ve güvenliği açısından tehdit oluşturduğuna” dair bir mahkeme kararı yok. Sınırdışı ile ilgili olarak da birbirinden tamamen farklı iki karar var ve bunlar usul hukuku açısından idareye sınırdışı konusunda “seçmece” marjı vermiyor.

Asıl davada mahkeme, göç idaresinin sınır dışı etme kararını hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle iptal ediyor. Ama daha sonra başka bir avukat da dava açmış ve o davaya ilişkin kararda mahkeme idarenin yaptığı sınırdışı işlemini iptal etmemiş. İdarenin atıf yaptığı karar bu. Ortada aynı konuda verilmiş iki bağımsız karar var ve sonraki karar önceki kararı iptal etmiyor. Esasen, sonraki açılan davada verilen karar hukuksuz; çünkü aynı konuda açılan davanın, derdestlik nedeniyle usulden reddedilmesi gerekiyordu.

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Başkanı Avukat Kaya Kartal ve Tursunov’un avukatı İbrahim Ergin, Göç İdaresi’nin sözünü ettiği “kararın kesinleşmesi” durumunun olmadığını uzun uzadıya izah ediyorlar.

Ama bir an için Göç İdaresi’nin dediği gibi olduğunu varsayalım. Sınırdışı etme kararının idarenin söz ettiği yargı kararından önce verildiğine ilişkin vahim iddiayı da gözardı edelim.

Sınırdışı kararından sonra koyulan kodu da unutalım; önce koyulmuş varsayalım. Bu durumda bile Alisher Tursonov’un Özbekistan’a iadesi yanlış olurdu. Çünkü yapılan işlem sınırdışı değil iadedir. “Sınırdışı etmek” ile “iade etmek” tamamen birbirinden farklı iki durum. Sınır dışı etme halinde yabancı kişi idari sebeplerle ülkeden çıkartılır, iade halinde ise suç işlediği iddia edilen yabancıyı isteyen ülkeye belirli prosedürler işletilerek teslim edilir. Devletler, ancak menşe ülkede yaşam hakkı, işkence yasağı gibi temel hakların........

© Serbestiyet