Post-Kemalizm’in kredisi doldu mu?
Post-Kemalizm meselesi üzerine yazı yazan önemli isimlerden birisi İhsan İlker Aytürk. Hatta, post-Kemalizm kavramsallaştırmasını icât eden kişi olarak İlker Aytürk’ü burada zikredebiliriz. Nedir bu post-Kemalizm? Türkiye siyasal hayatını değerlendirmek için kritik bir önemi var mıdır? Post-Kemalizm’in taşıyıcısı olan entelektüel yaklaşımları hangi tarihe kadar geriye götürebiliriz?
Ben, her şeyden önce, post-Kemalizm’e yönelik olarak varoluşsal bir değerlendirme yapılması gerektiği fikrindeyim. Çünkü post-Kemalizm’e kendini kaptırmış ya da post-Kemalizm’in ağına düşen siyasal elitin ve entelektüellerimizin Cumhuriyet statükosuna karşı geliştirdiği ‘itirazın’ ve ‘tavrın’ öncelikle nesep ve kendilerinin bulunduğu ‘fikir havuzundan’ kaynaklandığını söylemek istiyorum. Yani, post-Kemalist bir tavır takınan münevverlerimiz kendilerine bir aidiyet bulmak ya da mevzii tutmak için ‘özgürlükçü’ ve ‘demokratik’ bir söylem tutturmanın peşinde değil. Aksine, onlar statükoyla ve Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki tek parti yönetimiyle hesaplaşmasını kendi doğal atmosferi içerinde bir varlık sebebi olarak, yani varoluşsal bir zorunluluk ile gerçekleştiriyorlar.
Ancak post-Kemalizm ya da kendilerini post-Kemalist etiketi altında bulanlar maça kafadan bir-sıfır geride başlıyorlar. Onların entelektüel çabası ve akademik olarak kalburüstü sayılabilecek nitelikteki çalışmaları kısa yoldan ‘liberal’........© Samsun Gazetesi





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d