Ortak Ruh Olan Şahs-ı Manevî Nasıl Kuvvetlenir, Nasıl Zayıflar?
Şahs-ı manevî meselesini tefekkür etmeye devam ediyoruz. Bir topluluğun ortak irade, gaye ve manevi birikimle oluşturduğu kolektif kimliktir şahs-ı manevî. Bu kavramın güçlenmesi veya zayıflaması, cemaatin disiplinine, ihlâs, sadakat, tesanüt, istiğna gibi nurun prensiplerine ve insanların birbirine karşı tutumlarına bağlıdır. Bu prensipler ne kadar hizmet içinde canlı ruhluysa o cemaat de o nispette canlı ve ruhlu oluyor.
Şahs-ı Manevî Nasıl Kuvvetlenir?
İhlas: Şahs-ı manevînin en önemli dayanağı ihlastır. Allah rızasını esas alarak, riya ve çıkar gözetmeden çalışmak, hizmet etmek, şahs-ı manevîyi güçlendirir. İhlas, topluluğun manevi birliğinin âdeta harcıdır.
Uhuvvet: Cemaat içinde sevgi, saygı ve dayanışma, muhabbet, irtibat, şahs-ı manevîyi kuvvetlendirir. Uhuvvet bağı, farklılıkları bir kenara bırakarak ortak bir hedefe yönelmeyi sağlar. Buna ittifak denir. Farklılıklara rağmen birlik ve beraberlik ittifak, ortak noktalarda birlikse ittihattır.
Ortak Gaye ve Şuur: Cemaatin, ortak bir ideale mesela iman hizmeti, toplumsal ahlaka yönelik bilinçli bir şekilde çalışması, tebliğ ve irşat hizmetleri yapması şahs-ı manevîyi güçlendirir. Ortak bir vizyon, bireyleri birleştirir ve motivasyon kaynağına sebep olur.
Misyon ve Vizyonumuza liyakat mevzulu yazım için:
İstişare, Meşveret: Kararların ortak akılla alınması, şahs-ı manevîyi sağlamlaştırır. İstişare, farklı fikirlerin bir araya gelerek daha güçlü bir sonuç ortaya çıkarmasını sağlar. Ama bu toplulukta rey-i vahid anlamına gelen öne çıkmış tek kişinin fikirleri istişare kararı gibi deklare etmek hem o istişarede bulunanlara hakaret hem de deklare edilen cemaatin aklıyla alay etmektir.
“Eğer mesleği tenkis-i gayr ile meziyetini izhar ve husumet-i gayr ile muhabbetini telkin ve inşikak-ı asâyı istilzam eden hiss-i taraftarlık ve meyelan-ı gıybeti intac eden kendine muhabbeti, başkasına olan husumete mütevakkıf gösterilse; o bir müteşeyyih-i müteevviğdir, bir zi'b-i mütegannimdir.
Din ile, dünyanın saydına gider.
Ya bir lezzet-i menhuse veya bir içtihad-ı hata onu aldatmış, o da kendisini iyi zannedip büyük meşayihe ve zevat-ı mübarekeye sû'-i zan yolunu açmıştır![1]
“Büyüklüğün şe'ni tevazu ve mahviyettir.
Tekebbür ve tahakküm değildir.
Demek tekebbür eden, sabiyy-i müteşeyyihtir.
Siz de büyük tanımayınız.”[2]
Fedakârlık ve Adanmışlık: İnsanların nefislerini........
© Risale Haber
